| |
Yeniden denemek için...
Bill Gates ölür ve sırat köprüsünün bekleme odasına gider. Görevli Bill Gates'e civarı göstermeye başlar. Burada "etraftan" anlamamız gereken cennet ve cehennem.. Önce cennete girerler ve uzatmaya gerek yok, Bill Gates buradan hoşlanmaz. Bulutların üzerinde takılan üç beş moruk vardır falan. Sonra cehenneme giderler. Doğal olarak cehennem yıkılıyordur -ful parti- ve baba cehennemi seçer. Üç gün sonra da cehennemin gerçek yüzü ortaya çıkar. Çatal batıran zebani, yüksek ısı, ateş topları... Baba kıllanır ve e-mail düzeyinde hesap sorar yetkililere. Gelen cevap: "Windows şu anda istediğiniz programa yanıt veremiyor. Yeniden denemek için Evet'e basın"..... Efendim, bendeniz de geçen haftayı Ankara'da geçirdim. Ankara için ciddi bir önyargı vardır. Karanlık, soğuk, sevimsiz, ufak şehir diye. Oysa ne zaman Ankara'ya gitsem kendimi çok iyi hissederim. Hatta hayatımın en iyi beş yılını üniversite yıllarında Ankara'da geçirdiğimi söylemem gerek. Orada tanıdığım ve bir şekilde İstanbul'a çökmek isteyenlere de sakin olmalarını tavsiye ederim. Ve karşılık olarak bana yaşamadan nasıl bilebiliriz ki derler. Ben de onlara hayatımız boyunca yaşamadığımız milyonlarca şey var derim; geyik uzar gider... Evet biraz sıkılabilirsiniz ama en azından ruhunuzu muhafaza etme şansınız var. Huzurunuz kolay kolay kaçmaz. Oysa İstanbul'da mutsuz mutsuz size sunulan sonsuz seçeneklerden hangisini ıskaladığınızı düşünerek geçirirsiniz. Gerçi kaldığım üç gün boyunca her gün kavga eden huzursuz insanlar gördüm. Biri parkçıların sokak kavgası, diğeri bir bar kavgası, bir de bildiğiniz üzere CHP kurultayında çıkan kavga. Sonra şehir biraz fazla büyümüş galiba. Güzel bir büyüme değil bu. Maket gibi olmuş, biraz tuzsuz. Askeri ve devlet binaları çoğalmış. Ama olsun e-mail düzeyinde hesap sorma niyetinde değilim yetkililere. Çünkü hâlâ iyi plak ve CD alabileceğim Shades yerinde duruyor. Çünkü hala çok iyi kebap yiyebiliyorsunuz. Yemeye içmeye düşkün bir dostum "beni Ankara kebapçılarına emanet edin" demişti. Altına imzamı atıyorum. Çünkü çok iyi müzik çalan mütevazı barları var. Cafe Bien mesela. Tamam katılımcıların birbirlerini snobe edeceği, dizayn, tarz, cool bileşenlerinden oluşmuş bir mekan değil ama muhteşem müzik dinleyebileceğiniz bir yer. Bir mekanda saatlerce durduğumu bilmem ama Ankara'da biraz daha kalsam tayinimi isteyecektim Cafe Bien yüzünden. Herkes kendi cennet ve cehennemini yaşar. Tamam cennet değil ama yazar Ankara ziyaretinde tedavi olmak için Evet'e basıp kendine gelmiştir.
|