| |
Steinbeck'in belalısı
Dünyaca ünlü İsrailli mizahçı Ephraim Kishon (d.1924) geçen gün ebediye göçtü. İşte 'Başbakanı Kim Öptü' (Bilgi Yay.) adlı kitabında yer alan 'Tatiller ve İnsanlar' adlı öyküsünün bu alana sığsın diye biraz kırpılmış hali...
- Garson! Waiter please, Waiter! - Yes, Mister Steinberg. - Breakfast for two. - Yes sir, iki kişilik kahvaltı. Hemen getiriyorum. Bay Steinberg; gazetelerde sözü edilen yazar sizsiniz değil mi? - Adım John Steinbeck. - Bravo, tebrik ederim. Dün gazetede resminizi gördüm. Ama orada sakalınız daha uzundu. Seyahatinizi gizli tutmuşsunuz; rahatsız etmesinler diye. Karınız mı? - Evet, bu hanım bayan Steinbeck'tir. - Sizden çok daha genç görünüyor. - Kahvaltı rica etmiştim. - Hemen getiriyorum bay Steinberg. Bu sıralarda otele çok yazar geliyor. Geçen hafta 'Exodus'u yazan adam geldi. Exodus'u siz mi yazdınız? - Hayır. - Ben de okumadım. Çok kalın. Ama Zorba'yı gördüm. Zorba'yı ne zaman yazdınız? - Zorba'yı ben yazmadım. - Öyle kral bir film ki! Müthiş güldüm. - Bana kahve, eşime de çay getirin lütfen. - Demek Zorba'yı sen yazmadın? - Daha önce yazmadığımı söylemiştim. - Öyleyse, o Nobel ödülü müdür nedir, neden sana verildi? - 'Gazap Üzümleri' için. - Kahve ve çay öyle mi? - Evet. - Böyle bir ödül ne kadar tutar bay Steinberg? Bir milyon dolar olduğu doğru mu? - Sohbetimize kahvaltıdan sonra devam etmek nasıl olur? - Çok üzgünüm ama vaktim olmayacak. Buraya niçin geldiniz bay Steinberg? - Adım Steinbeck. - Yahudi değilsiniz, değil mi? - Değilim. - Hemen anlaşılıyor. Amerikalı Yahudiler bahşiş vermezler. - Bir de, mümkünse, haşlanmış yumurta. - Üç dakika? - Evet. - Hemen. Sizin Amerika'da garsonlarla böyle serbestçe konuşmaya alışık olmadığınızı biliyorum. Ama İsrail'in havası bir başka. Üstelik asıl mesleğim garsonluk değil. İki yıl ortopedi okudum. Ama torpilin yoksa yandın. Lokantanın sahibi Polonya asıllıdır. - Rica ederim yumurtayı söyleyin. - Üç dakikada hazır olacak bay Steinberg. Ne filmdi be o Zorba! Vallahi helal olsun, seni tebrik ederim. Yazıyorsun değil mi? - Yazıyorum. - Ne yazıyorsun? - Örneğin 'Tatlı Perşembe'yi. - Gördüm. Allah canımı alsın ki gördüm! Bir güldüm, bir güldüm. Hani o ormanda odun topladığı zaman değil mi? - O Zorba'da. - Doğru Zorba'da. O halde ne üzerine yazıyorsun? - 'Fareler ve İnsanlar' üzerine. - Miki Maus filan mı? - İlgili bir kişi ile görüşebilir miyim? - Gerek yok bay Steinberg her işini ben hallederim. Valla fareleri çok beğendim. Ama sonu senin seviyene uymuyor. İri olanını öldürmeye ne gerek vardı? Yani biraz kafadan kontak olduğu için mi? Kusura bakma ama bunun için adam öldürülmez! - Kitabı yeniden yazarım, şimdi lütfen kahvaltıyı getirin. - Ben oyunu bir daha görürüm. O zaman sana neresinin iyi olmadığını söylerim. - Yumurtalar geliyor mu, gelmiyor mu? - Cumartesileri yumurta servisimiz yoktur. Bilmiyor musun bay Steinberg? Serbest kalırsam sana başıma gelenleri anlatırım, milyoner olursun. Ben şahsen yazarım. Ama geceleri çok yorgun oluyorum. Dedim ki kendi kendime, 'Steinberg'e anlatırım, o yazar. - Masadan inin lütfen! - Dinle bak, iki yıl önce karımla Sodom'a gidiyorduk. Yolun yarısında araba istop etti; şoför kaputu açıp motora baktı. Sonunda ne dese beğenirsin? - Sakalımı bırakın, lütfen. - Olmaz. Şoför dedi ki: Arkadaşlar bujiler yandı. Dinliyor musun; yolun yarısında! Ne yaptık dersin? Bütün gece taksinin içinde oturduk! Hava da öyle soğuktu ki, anlatılamaz. Ama sana güveniyorum, bütün bunları nasıl yazacağını biliyorsun. Dinle bak... Hey nereye gidiyorsun? Bay Steinberg, daha bitirmedim. Bende daha ne hikâyeler var.
|