Çocuğum da yok ama derdim var demek ki!
Bazen çok istememe rağmen "Yok, yok iyi ki yapmamışım", hatta bazen de "En iyisi ben bu işe hiç kalkışmayayım" diyorum. Bir bebek sahibi olmanın düşüncesi bile bazen heyecanlandırıyor ama, ya sorumlulukları? O bebek hep bebek olarak kalmayacak ki... Büyüyecek, büyüdükçe sorumluluğu artacak, bütün dünyam o olacak. Onun yaptığı her yanlış, her hata, olumsuz her olay aslında beni kahredecek, beni üzecek. Dünya müthiş bir hızla değişip gelişirken, bana çocukluğumda ya da gençliğimde yetenler, onun dişinin kovuğuna yetmeyecek. Daha çok özgürlük isteyecek, daha çok tat, daha çok renk. Versen bir türlü, vermesen bir türlü.
*** Şu hikayeyi duydunuz mu hiç? Bir laboratuarda deney yapılıyor. İçinde bir büyük ve çokça küçük balığın olduğu kocaman bir akvaryum konuyor. Haliyle büyük olan acıktıkça küçükleri yiyor. Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor böylece akvaryum ikiye ayrılıyor. Büyük balık bir tarafa, küçük balıklar da diğer tarafa yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. Bu durum saatler boyu sürüyor. Ve büyük balık artık diğer tarafa geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Deneyin sonunda cam bölme kaldırılıyor. O da ne? Büyük balık küçükleri yemek için hiçbir hamle yapmıyor! Saatler geçtiği halde onları yemediği görülüyor. İşte buna psikolojide "Öğrenilmiş güçsüzlük" deniyor. İstatistiklere göre bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148 bin defa anne babasının, "Yapma, elleme, dokunma" gibi sözlerini duyuyormuş. Böyle olunca da çocuk büyüyünce "yapamama", "edememe" özellikleri geliştiriyor ve özgüvenini yitirebiliyormuş.
*** Pekiii, "Saldım çayıra Mevlam kayıra" mı diyeceğiz? Yani diyeceksiniz. (Eyyy evlat sahipleri...) Ne yazık ki, "Özgüveni sağlam olsun, kendi kişiliğini çabuk bulsun, karakteri otursun" diye, anne babalar arasında yeni trend bu... Fakat çocuklarına "kıyamayan", onları mutlu görmek için her isteklerine "Evet" diyen ebeveynler ve çocuklarının, sonunda "mutluluğu" bulduklarını görmedim ben... Öyle ince bir çizgi ki bu...
*** İyi de bütün bunları neden yazasım geldi şimdi benim? Durup durduk yerde... Öyle "öğrenilmiş güçsüzlük" sendromundan dolayı hiçbir zaman "yapamama", "edememe" durumum da olmadı Allah'a şükür. Öyle görünmesem de, aslında domuz gibiyimdir hayata karşı. Eeee? Ortalığa anası babası tarafından fazla 'salıverilmiş' ve şımartılmış bir ufaklık canımı sıktı herhalde... Bu konuda ahkam kesesim geldi... Ne bileyim yaa? Yazdım işte.
|