Yine diyecek, kesin "Sana ne" diyecek
Kameram olmadığı için üzüldüm. Televizyondan vermeliydik o mimiklerini, sinirli çıkışlarını, ayağa kalkışlarını... Veremedik gitti işte
İbrahim Tatlıses nasıl bir adam? Son bir haftanın ortak sorusu. Abartmıyorum bakkalından, kapıdaki güvenlik görevlilerine, alışveriş yaptığım mağazanın tezgahtarlarından en yakın arkadaşlarıma kadar herkes aynı şeyi sordu... Meğer ne kadar meraklısı varmış. Herkese farklı bir yönünü anlattım. Sevmediğim hareketlerini, takdir ettiğim cevaplarını... Sonra yalnız kaldığımda kendi kendime sordum, "Gerçekten de İbrahim Tatlıses nasıl bir adam?" Yıllar önce Tatlıses ile Asena'nın ilişkilerinin ortaya ilk çıktığı dönemde Derya Tuna ile bir söyleşi yapmıştım. Hatırlarsınız, fotoğrafları Nihat Odabaşı çekmişti. Hani Derya Tuna İbrahim Tatlıses baskılı bir tişört giymişti ya... İşte o röportaj. Ne diyordu Derya Tuna? "Yalnızlık tabii ki zor. Ayrıca İbrahim Bey ile beraberken kendinizi güvende hissediyorsunuz. Herkes bana 'güçlüsün' diyordu ama ben onunlayken kendimi çok daha güçlü, iyi ve güvenli hissediyordum. Şimdi öyle değilim." Bu, işte bu. Güven veriyor adama İbrahim Tatlıses. Bana uymayan bütün özelliklerine rağmen, ne yalan söyleyeyim güven veriyor. Yalan dolan yok, sahte laflar yok. Kendisi gibi, tamamen şeffaf. Ara sıra kıvırtmaya çalışıyor, belki yalanlar söylüyor. Ama o da belli oluyor inanın. İçi dışı bir açıkçası. Röportaja gitmeden önce hakkında çıkmış yazıların bir çoğunu okudum. Hiçbiri hiçbir şey anlatmıyor. Anlatmıyor çünkü çoğunda olmadığı bir İbrahim Tatlıses imajı vermiş. Kabadayıyı oynamış, kalbi kırığı oynamış, Yılmaz Güney'i oynamış... Oynamış da oynamış. Ne zaman ki son albümünü dinledim. İşte o zaman birkaç ipucu yakalayabildim. Adam kendini şarkılarıyla anlatıyor zaten. Lafa gerek yok ki. Çağırsaydın gelmez miydim yar Senin için ölmez miydim yar Dünyayı ters etmez miydim yar Aramam, aramam, aramam Aramam sormam bir daha Yalvarsan bile Allah'a Çıkmasa gecem sabaha Aramam. Arabesk mi? Evet. Ama sonuna kadar hissettiklerini anlatıyor işte. Öylesine yalın.
***
Şiddet konuştuk bütün röportaj boyunca. Zaman zaman birbirimize kızdık, hiddetlendik. El kol işaretleri yaptık karşılıklı. Şiddet konuştuk çünkü hayatının bir parçası şiddet. Ne yapsın başkasını görmemiş ki? Mağarada yaşamış, dile kolay 12- 13 yaşına kadar... "Mağara" diyorum. "Lahmacunu ekmek arasına katık yaptım" diyor. Nasıl bir histir bu? Ben bilmiyorum açıkçası. "Ayda 320 milyar bulmak zorundayım" diyor. "O kadar çok boğaza bakıyorum ki..." Silah taşıyor, korumasız gezmiyor, kumarhane işletiyor, "Siz yeraltı dünyası diyorsunuz ben onlara adam diyorum" diyor. Başka bir dünya bilmiyor, dostları oradan, ilişkileri oradan. Geriliyor geriliyoruz. Sonra bir başlıyor şarkıya... Seversiniz sevmezsiniz, adam harika söylüyor. Bir gün yolda giderken Biriyle konuşurken Bir şarkı duyduğunda Aklına geldiğim oluyor mu hiç? Uzanmış düşünürken Denizi seyrederken En olmadık bir şeyden Gözünün dolduğu oluyor mu hiç? Üzüldüğünü görmek ister miyim Dayanabilir miyim Ne sanıyorsun beni En ilginç röportajlardan biriydi. Öylesine renkliydi ki kameram olmadığına üzüldüm. Televizyondan vermeliydik o mimiklerini, sinirli bağırışlarını, ayağa kalkışlarını, Asena'nın ismini söylememek için dansöz gibi iki elini yana açıp oynar gibi yapmasını... Tatlıses şimdiye kadar anlatmadıklarını anlattı, öylesine içten açıklamalar yaptı ki ben bile şaşırdım. "İki yıl" dedi "Tam iki yıl kokain kullandım. İki kez hastaneye yattım." Her şeyi yaşamış. Öylesine dibine kadar yaşamış ki umrunda değil dünya. Geçip gidiyor. Umrunda olan bir tek şey var. İbrahim Tatlıses nasıl bir adam? Bilmem ki bir kelime yetmiyor anlatmaya. Bir cümle bile yetmiyor. Ama kesinlikle çok aşık. Kızacak biliyorum, yine "Sana ne, canım niye yazıyorsun, ablacım!" diyecek ama ben biliyorum. Mağaradan gelmiş o adam, bütün zenginliğine, etrafında pervane olan bütün kadınlara, şöhrete, her şeye rağmen kendini aşka bırakmış durumda. Son albümün sırrı bu zaten. Eh, bu da bir şeydir. Kolay mı aşık olmak? Hele o yaşta? İyi pazarlar dilerim.
|