Bir erkek nasıl kadın oldu?
Bir fotoğraf ki... Yüz üstü yatan bir kadın... Tam kalçasının orta yerinde bir tane yarı açılmış kırmızı gül!.. Bu fotoğraf erkek dergilerinden birinde yayınlanınca olay oldu. İşte o kadını herkes konuştu. Kimi harika bir vücut kimi ise tam bir Türk kadını dedi. Kimdi ismi bile bilinmiyordu. İşte o fotoğrafı çeken Atılay Gülen açıklamak zorunda kaldı, "O bir kadın değil, bir erkek!" Adı ise Sisi!..
O fotoğraf için "şahane bir sanat eseri" diyenler bir anda "Aldatıldık" dediler. Fotoğraf sanatçısı Atılay Gülen ise haykırıyordu: "Sizlere bu bir kadının fotoğrafı demedim ki!" İşte o fotoğraf sanatçısı ve gazeteci Atılay Gülen'in ölüm haberini alınca bu olay aklıma geldi. Bir de şu... 1970'li yıllardı. Yeni İstanbul'da birlikte çalışıyorduk. Patronumuz Kemal Uzan'dı. Bir sabah ağlamaklı bizim servise geldi, "Bu gün birinci sayfaya haber yapamazsam kovulacağım" dedi. Bende şeytanca plan çok, "Düşündüğün şeye bak" dedim, "Al fotoğraf makineni, düş peşime..."
O tatlı, şişman ama inanılmaz sevimli haliyle peşimde koşmuyor yuvarlanıyordu. Sultanahmet Cami'nin etrafında dolaşmaya başladık. Bir genç kız arıyordum. Sonra buldum. Sorunumuzu en basit yoldan anlattım. Önce "Olmaz, imkansız" dedi. Sonra kovulmaktan bir adamı kurtaracağı için günah işlemeyeceğini kabul etti. Hatta ben "O kadar sevap kazanacaksın ki cennete gideceksin" dedim. İnandırdım. Yapılacak şey basitti. Bir başörtüsü bulunacak ve doğruca imam efendinin karşısına oturtulacaktı. Ne yapmak istediğimizi anladınız değil mi! Fransız İzabella, Müslüman oluyordu! Oldu da... Sonra gözlerinin altına iki damla su koyduk ve duygulu, ağlamaklı fotoğrafı da çektik. Tam bir duygu sömürüsü... Tam bir sahtekarlık... Ama...
Birkaç ay içinde evlenecek olan Atılay Gülen'in işinden kovulması engellenmişti. Dahası var. "Fransız güzel kız huzuru İslam'da buldu" haberi birinci sayfadan yayınlanınca Atılay'ın maaşına zam yapıldı. Yıllar geçse de bu iki olay aklıma geldikçe önce çok gülerim, sonra da çok üzülürüm. Ayrıca bizim bu oyunumuzda başrolü oynayan o Fransız kızın o masum ve yeşil gözleri hiç aklımdan gitmez. Çünkü o, bir yalanın parçası da olsa doğru yaptığına inanıyordu. Ama bir şeyi unutmam. Bizi bu sahtekarlığa iten gerçek neydi? Öyleyse tartışalım: a."Bugün iyi bir haber getirmezsen seni kovarım" diyen patron Kemal Uzan mı? b.Mesleğimizin acımasız yüzü mü? c.Biz gazetecilerin tembel ve yeteneksiz oluşu mu? d. Yoksa, yoksa... Bozuk bir düzenin acımasız parçaları oluşumuz mu? Bu olayı hiç unutmam...
Aklımın bir köşesinde hep şu kalır; iyi niyetle yapılmış olsa da sahtekarlık sahtekarlıktır. Hatta bir erkeği çırılçıplak soyup bir kadın diye fotoğraflamak daha büyük sahtekarlıktır. Ama şunu unutmayın: Bütün bunları yapan dünya güzeli bir gazeteciydi. Dünya güzeli de bir insandı. Dahası benim arkadaşımdı. Hayatının son bölümü ise dram içinde geçti. Hastalandı, üzüntüden önce eşi öldü, sonra kendisi... Şimdi şu acımasız dünyada kızı tek başına ve yalnız kaldı. MESAJ: Meslekte eski ustalarımız haber sıkıntısı çekince Atlantik'te transatlantik batırırdı. Koltuğunun altına gazeteleri sıkıştırmış o küçük satıcılar da "Yazıyor yazıyor" diye bağırırdı: "Atlantik'te transatlantik battı!... 1500 yolcuyu köpekbalıkları parçaladı!..."
|