Erdoğan: Demokrasi geliştikçe ekonomi gelişecektir
Başbakan Recep Tayyip, Türkiye'de ekonomik kalkınmanın demokrasinin eseri olduğunu belirterek, ''Demokrasi geliştikçe ekonomi gelişecektir'' dedi..
Erdoğan, TBMM Genel Kurulu'nda 2005 yılı bütçesi üzerinde getirilen eleştirileri yanıtlarken, AK Parti'nin ekonomi siyasetini, iş görme pratiğini anlattı.
Bazılarının, hala güçlü bir ekonomi olmadan güçlü bir demokrasi olmayacağını iddiasında bulunduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Yani (önce milli gelirini artır, sonra demokrasiyi geliştir) diyorlar. Bu iddia, külliyen yalandır, yanlıştır'' dedi.
Demokrasi ve hukuku, kalkınmanın olmazsa olmaz dayanağı ve şartı olarak gördüklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, bu nedenle demokrasiyi ve AB sürecindeki reformları önemsediklerini söyledi.
''Ekonomik kalkınma demokrasinin eseridir. Demokrasi geliştikçe ekonomi gelişecektir'' diyen Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin AK Parti döneminde büyük bir atılım gerçekleştirdiğini, yalnızca 2000 ve 2001 krizlerinin etkilerini silmekle kalmayıp, on yılların kronik sorunlarına da neşter vurduğunu bildirdi.
Erdoğan, şöyle konuştu: ''AK Parti, ekonomik sorunlara özgün, yerli, akılcı, sürdürülebilir ve kalıcı çözümler getirmiştir. İki yıl gibi kısa bir süre zarfında parti programımızda, hükümet programımızda ve acil eylem planımızda belirlenen hedeflere çok büyük oranda ulaşılmış, hatta bu hedeflerin bir kısmı aşılmıştır. Hükümetimizin ekonomi politikaları, geçmiş hükümet dönemlerinde olduğu gibi, asla günü kurtarmaya yönelik olmamış, popülizmden uzak durulmuş, kararlılıktan, disiplinden asla taviz verilmemiştir.
Ekonomi yönetiminde, bugünü değil, yarını değil, ülkenin geleceğini öngören bir vizyona sahibiz. Türkiye'nin kaynaklarını Türkiye'ye kazandırıyoruz. Ekonomide temel anlayışımız, işsizliğin, yoksulluğun, gelir dağılımındaki adaletsizliğin çözümüne odaklanmıştır.
Yalnızca grafiklerden, göstergelerden, tablolardan ibaret bir ekonomik gelişmenin eksik olacağı anlayışıyla hareket edilmiş, ekonomideki iyileşmenin toplumun tüm kesimlerine eşit şekilde ulaşabilmesi asıl amaç olarak benimsenmiştir.''
'GELİR ADALETSİZLİĞİ ARTMADI'
Başbakan Erdoğan, makroekonomik göstergelerdeki iyileşmenin sokağa yansıması için azami çaba sarf edildiğini, bu konuda da çok önemli mesafeler katedildiğini ifade ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
''İddiaların aksine bizim dönemimizde yoksullaşma, kesimler arasındaki gelir adaletsizliği artmamış, aksine yeterli olmasa da nispi iyileşmeler sağlanmıştır. Bakınız, toplumun en alt gelir düzeyini oluşturan yüzde 20'lik kesim 2002 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 5.3'ünü alırken, 2003'te bu oran yüzde 6'ya çıkmıştır. Buna karşılık en üst gelir düzeyindeki yüzde 20'lik kesimin payı 2002 yılında 50.1 iken, 2003 yılında bu rakam 48,3'e gerilemiştir.Görüldüğü gibi gelir dağılımındaki eşitsizlik makası da artık daralma yoluna girmiştir.''
KRONİK SORUN
Türkiye ekonomisinin kronik sorununun, yüksek ve belirsiz enflasyonun, 34 yıl boyunca Türkiye'de adeta birkaç neslin kabusu olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Tabii burada 1999'daki IMF uygulamalarının bir neticesi olarak bu gösterilirken, öbür taraftan da IMF ile ilgili anlaşmaların yanlış olduğu anlayışına ulaşmak, inanıyorum ki konuşma içinde bir çelişkiyi ortaya çıkarıyor. Türkiye'de bir ara yüzde 130'a kadar ulaşan enflasyonun, iktidarı devraldığımız andan itibaren istikrarlı ve kalıcı bir düşüş trendine girmiştir.''
Enflasyon oranlarında aylık bazlarda negatif oranların ve yıllık bazda tek haneli seviyelerin AK Parti Hükümeti döneminde gerçekleştiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''2004 yılı için yüzde 12 gibi iddialı bir hedef belirlemiştik. Görünen o ki yüzde 10 ile enflasyonu bitireceğiz. Geçmişte yıllık yüzde 30, yüzde 50, hatta bazı dönemlerde yüzde 100'ün üzerinde artış gösteren ürünler bugün çok küçük oranlarda artmaktadır. Burada, iki yıldır ısrarla üzerinde durduğumuz bir konuyu yeniden belirtmekte fayda görüyorum.
Enflasyonun düşmesi, fiyatların düşmesi değil, fiyat artış hızının düşmesidir. 'Enflasyon düştü, ama dana eti şu kadar arttı, peynirin fiyatı bu kadar arttı, şeker şuradan şuraya geldi, benzine şu kadar zam yapıldı' diyenler, lütfen ellerini vicdanlarına koysunlar.
Ekim 2002'de 578 milyon TL civarında olan ortalama memur maaşı, Ekim 2004 itibariyle 748 milyon TL rakamına ulaşmıştır. Yüzde 33'lerden tek haneli rakamlara kadar gerileyen bir enflasyona rağmen, memur maaşları ortalama olarak yüzde 30'a yakın bir oranda artış göstermiştir.
'İKİ KOYUN GÜTMEYEN'
Bakın bir taraftan enflasyon düşüyor, öbür taraftan memurumuzun maaşı artıyor. Hayatında iki koyun gütmeyen maalesef bu sıkıntıyı yaşıyor işte. Bu iş masada oturularak olmaz, yaşamakla olur. Hayatı yaşarsanız o zaman bunun ne derece önemli olduğunu anlarsınız.
Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yönetiyoruz. Böyle bol keseden bunu dağıtmaya başladığınızda ondan sonra memurun, işçinin maaşını ödeyemezhale gelirsiniz. Bu ülkede, unutmayın gecelik faizlerin yüzde 7500'lere çıkmasının ardında da bu mantık yatıyordu işte. Bunu özellikle vurgulamak istiyorum. Ama şimdi istikrar var, güven var. Bunu böyle yönetmek durumundayız. Gelir gelmez 'cepleriniz şişecek' demedik. 3 yıl dedik, daha 2. yılın sonundayız. Türkiye, şu anda güven ve istikrar ülkesi olmuştur.''
|