|
|
|
|
|
|
Askerdeyken 'aydınlandı'
Gülen askerde son derece entelektüel, inançlı ve hem Doğu, hem de Batı klasiklerini bilen bir komutanla tanıştı. Bu tesadüf zihninde devrim yarattı.
Kasım 1961'de acemilik devresi için Ankara Mamak'a gitti. Görev yeri İskenderun'du. Buranın sıcağı ve nemi onu hasta etti. Hava değişimi için Erzurum'a geldiğinde vaazlar verdi. Tekrar İskenderun'a döndüğünde de vaazlarına devam etti. Hatta bir vaazı nedeniyle mahkemeye verildi. Aklandı ama disiplin cezası alıp 10 gün askeri hapishanede yattı. Yine hastalandı. Hastaneye yatırıldı. Neticede 34 gün önce terhis edildi. Gelelim onun fikri dünyasını etkileyen kişiye... Gülen'in gençken dini kitaplar dışındaki eserlere de meraklı olduğunu görmüştük. Bu ilgisi devam ediyordu.
BATI FELSEFESİ ÖNEMLİDİR! Anılarında anlattığına göre İskenderun'daki birliğin komutanı entelektüel bir insandı. Telsizci olan Fethullah'a ilgi göstermişti. Sohbetler edecek, birlikte fotoğraf çektirecek kadar samimi olmuşlardı. Bir subay ile bir erin olağan ilişkisinin dışındaydı bu. Komutanın iki özelliği vardı. Bir kere tasavvuf bilgisi gayet sağlamdı. Doğu ve Batı klasiklerini okumuştu. İran şairlerini de biliyordu. Ancak komutanın asıl hedefi Fethullah'ı Batı klasikleriyle tanıştırmaktı. Mesela Rousseau'nun eğitimle ilişkili görüşlerini sergilediği 'Emile' adlı kitabını neredeyse zorla okutmuştu. Voltaire'i, Kant'ı, Schiller'i okuması için teşvik etmişti. Takiyettin Mengüşoğlu'nun Batı felsefesinden yaptığı çeviriler, Gülen'in elinden düşmez olmuştu. Tabii Doğu klasiklerini de okuyordu. Böylece Fethullah Gülen genç yaşında, biraz da şans eseri başka bir düşünce alemiyle karşılaşmıştı. Ama zaten 'dışa açılmayı' arzuladığı için, kendi temel İslami fikirleri değişmemek şartıyla, bu yeni alemin içine girebilmişti. 1963'ün mart ayında Fethullah Gülen askerliğini tamamladı. Erzurum'a gitti. Ailesiyle hasret giderdi.
KOMÜNİZMLE MÜCADELE Bu dönemde yeni Anayasa yürürlüğe girmişti. Sol fikirler, sol değerler, sosyalizme talep yükselmeye başlamıştı. Milliyetçi ve İslami kesim bundan rahatsız oluyordu. Erzurum'da Celaleddin Atamanalp'in önderliğinde, Mehmed Kırkıncı Hoca'nın katkılarıyla 'Kömünizmle Mücadele Derneği' kurulmuştu. O sırada kentte olan Fethullah Gülen de onlara katılmıştı. Solcular dini bir üstyapı kurumu olarak görüyorlardı. 'Din halkın afyonudur' diyorlardı. Sol düşüncenin babaları materyalistti ve Tanrı'ya inanmıyordu. 'Karşı cephe' ise 'Sol eşittir dinsizlik' formülünü öne sürüyordu. Bediüzzaman nasıl materyalizmle ve 'toplumlar ilerledikçe din ortadan kalkacaktır' diyen pozitivizmle mücadele etmişse... Fethullah Gülen de dinsizliğe, ateizme kökten karşıydı. Bu fikri hayatı boyunca korudu.
KENDİ ÇIKARINI DÜŞÜNMEDİ Bir yıl kadar Erzurum'da yaşayan Fethullah Gülen daha sonra Edirne'ye gitti. Temmuz 1964'te Darülhadis Camii'nde kuran kursu öğretmeni ve fahri imam olarak çalışmaya başladı. Daha sonra profesör olan Suat Yıldırım ile ortaklaşa ev tutmuşlardı. Bu arada camide büyücek bir oda yaptırdı. Burada talebelere ders vermeye başladı. Gülen'in bir yönü burada iyice ortaya çıkmıştı. Darülhadis Camii'nin imamı yaşlı ve hastaydı. Fethullah onun yerine görev yapıyordu. Müftülük maaşı ikiye bölüyor, yarısını yaşlı hocaya, yarısını vekil hocaya veriyordu. Gülen ise kendisine verilen parayı olduğu gibi yaşlı imama teslim ediyordu. Bu ve benzeri özverili davranışları elbette takdir ediliyordu. Bir yıl sonra Gülen, Kırklareli merkez vaizliğine tayin edildi. Cuma günleri ve Ramazan boyunca vaazları sürdürdü. Etkili konuşması sayesinde camiye gelenlerin sayısı arttı, çok sayıda dost edindi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|