KOBİ mantığı ile ne köy olunur ne kasaba, ne de marka
AB sürecinde gelinen noktaya iletişim stratejisi ile değil, ilişki yönetimi ile, bazılarının dudak büktüğü 'lobicilikle' gelindi. Hele son rauntta başta Başbakan Erdoğan olmak üzere gösterilen performans tipik bir ilişki yönetimi dersidir. Başbakan da söyledi. Asıl zor olan bundan sonrası. Hedef: Hem Türk hem de Avrupa halkını Türk markasının vaadi ve gelecek tasarımı konusunda ikna etmek... Yani işler artık ilişki ile yürümez. İletişimi yönetmek şart. Bu da ne yazık ki KOBİ mantığı ile olmaz. KOBİ'leri değil ama KOBİ mantığını silmeyi öğrenmenin tam zamanı. Çünkü KOBİ mantığı ile ne Avrupa'ya entegre olunur ne de dünyaya. Tabii marka da olunmaz. Hem "Türkiye markasını nasıl yönetir?" hem de 'Ne markadır ne değildir?" sorularını tartışanlara belki katma değer olur diye belirtelim. Nedir KOBİ mantığı? Hani koca holding bile olsanız, yolunuzu tıkayabilecek olan KOBİ mantığı... İyice özetleyecek olursak '4 ilke 4 tutum'la açıklayabiliriz belki. Önce 4 ilke. Ne yapar KOBİ mantığı?: 1. Ayağını yorganına göre uzatır. 2. "Teknen varsa kıçında, işin varsa başında oturacaksın" düsturuna inanır. 3. "Başka yerde şubemiz yoktur!" diye övünür. 4. "Satılan mal geri alınmaz, veresiye mal satılmaz!" ilkesini mantığını ters bulsa da iş yapış biçimine yansıtır. Şimdi de 4 tutuma bakalım. Şu dört alana yatırım yapmak KOBİ mantığının önceliğinde değildir: 1. İnsan Kaynaklarına. 2. Pazarlama ve iletişime. 3. Araştırma ve geliştirmeye 4. Yapısal süreçlere (Kurumsal Yönetim) KOBİ'ler feodal tarım toplumundan kapitalist sanayi toplumuna geçiş döneminin örgütlenme biçimleridir. Tek çıkış yolları vardır. Amansız rekabet ortamında yok olmamak için birleşmek ve yukarıdaki '4+4' mantığının tam tersini yapmak. Başta ihracatçı birlikleri, pek çok devlet destekli kuruluş onlara bu yolu açmaktadır. Ne yazık ki, pek çoğu bu yola yönelmemekte, direnmektedir. Aynı şey ortanın üstü boydaki işletmeler için de söz konusudur. Türkiye de iletişimde KOBİ mantığı ile davranmaktadır. Bu mantıkla ne köy olunur, ne kasaba, ne de marka...