|
|
|
|
|
Krizi çözen üç cep mesajı
|
|
AB'yle ipler koparken Cüneyd Zapsu'nun üç kilit isme gönderdiği SMS mesajı zirvenin kaderini değiştirdi.
BRÜKSEL'DEKİ AB zirvesinde, 17 Aralık günü Erdoğan'ın "Bu iş olmayacak" deyip geri dönmeye karar verdiği an... Erdoğan'ın veda konuşması hazır...
ABD VE İNGİLİZ ELÇİSİ İLE ALMAN DANIŞMANA O anda Erdoğan'ın dış politika danışmanı Zapsu telefonuna davrandı. Blair'in yanındaki büyükelçi Westmacot'a, ABD Büyükelçisi Edelman'a ve Schröder'in baş danışmanına SMS attı.
"BİTTİ, BİZ UÇUYORUZ" MESAJI SONUÇ GETİRDİ ÜÇÜNÜN içeriği aynıydı: "Bu iş bitti, biz uçuyoruz." Görüşmenin kaderi değişti. Önce Blair, ardından Schröder Türk heyetinin odasına geldi. Kabul edilen metinler böyle yazıldı.
Tarihi değiştiren üç SMS mesajı
Erdoğan'ın dönmeye karar verdiği gergin anda gönderilen 3 mesaj, AB maceramızın kaderini değiştirdi Zapsu, cep telefonundan Almanya, İngiltere ve ABD'ye "Bu iş bitti, biz uçuyoruz" mesajı gönderdi İşte müzakereler, bu mesajla yön değiştirdi. Blair ve Schröder "Aman" diye Erdoğan'ın yanına geldiler.
Türkiye'nin AB'ye demir attığı 17 Aralık günü, olayların akıbetini değiştiren şey, pazarlıkların koptuğu dakikalarda cep telefonundan geçilen 3 SMS mesajı oldu. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın veda konuşması, zaten o sabah saatlerinden itibaren hazırdı. Erdoğan, bedeli ne olursa olsun, Avrupa'ya "Sonuç haçlı zihniyetidir" diyerek masadan kalkacaktı. İşte tam o anda, Erdoğan'ın dış politika Danışmanlarından Cüneyd Zapsu, 3 SMS mesajı yolladı. Biri, İngiltere Başbakanı Tony Blair'in yanında bulunan İngiltere Büyükelçisi Peter Westmacott, diğeri ABD Büyükelçisi Eric Edelman ve üçüncüsü de Almanya Başbakanı Gerhard Schröder'in danışmanı Noam Zilberberg'e gitti. İngilizce ve Almanca yazılan mesajların içeriği aynıydı; "Es ist auf, wir fliegen!" "This is out, we are fliying!" "Bu iş olmadı, biz uçuyoruz!" İşte Türkiye'nin kaderini o üç mesaj değiştirdi. Durumun ciddiyetini anlayan İngiliz ve Almanlar, devreye girdi. Saatler tam 14.31'i gösterirken, Erdoğan'ın danışmanlarından biri yine cep telefonuyla bu kez " "(smiley) geçerek müjdeyi verdi. Türkiye, tam olmasa da aşağı yukarı istediğini almış, en azından Avrupa yolunu açık tutmayı ve Kıbrıs konusunda vicdanların kabul edeceği bir orta yol bulmayı başarmıştı. Şimdi birkaç saat geriye gidip Türk ve AB kaynaklarından alınan bilgilerle 17 Aralık'ı tekrar yaşayalım.
HOLLANDA: SON KARARIMIZ BU! Krizin başlangıcı, sabahın erken saatleri. Ankara bir süredir AB zirvesinin taslak metinlerini hazırlayan Dönem Başkanı Hollanda'ya itirazlarını sıralıyor, ancak Hollandalı yetkililer metinleri yumuşatmak yerine, her seferinde daha sert açıklamalarla geliyordu. 17 Aralık sabahı saat 07.00'de Hollanda heyetiyle buluşmaya giden Türk diplomatlar da eli boş döndü. Erdoğan da saat 08.30'da Hollanda Başbakanı Balkenende ile toplantısında mesafe alamadı. Avrupa, Ankara anlaşması ek protokolünün hemen orada imzalanması konusunda ısrarcıydı. Rumlar şimdiden bunun "Güney Kıbrıs'ın tanınması" olduğunu söyleyerek, zafer ilan ediyordu. Saat 10.30 civarında Avrupa Konseyi binası içinde Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot, şu ana kadar Türkiye'nin önüne gelen tekliflerin en olumsuzunu masaya koyarak, "Son kararımız bu" dedi. Metinde, açık bir dille "Kıbrıs'ı tanımadan müzakereler başlamaz" deniyordu. Üstelik "kalıcı kısıtlamalar" konusunda da hiçbir yumuşama olmamıştı.
ERDOĞAN: THANK YOU, GOOD BYE Hollanda'nın üslubu, Türk heyetinin moralini bozdu. Bir gece önce oldukça gergin gözüken Başbakan, bir anda inanılmaz ölçüde sakinleşti. Metni kabul edemeyeceği açıktı. Danışmanlarına baktı. Yanında Dışişleri Bakanı Gül, danışmanları ve diplomatlar vardı. Şaban Dişli, Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Ahmet Davutoğlu "hayır" anlamında başlarını salladı. Dışişleri bürokratları Uğur Ziyal, Ali Tuygan, Oğuz Demiralp, Volkan Vural ve Ertuğrul Apakan'ın tavrı da aynıydı. Erdoğan, Bot'a elini uzatarak İngilizce "Thank you... Good bye" dedi ve ayağa kalktı.
VEDA METNİ ZATEN HAZIRDI Hollandalı vaziyeti anlamamış, "Ben şimdi gidip Başbakanıma ne söyleyeyim?" dedi. Zapsu, Başbakan'ın arkasından kalkarak, Hollandalı'ya "O senin problemin" dedi. Egemen Bağış kapıdan çıkarken, biriki laf daha etti. Türk heyetinde moral sıfırdı. Türk delegasyonu, 7'nci katta kendilerine ayrılan özel bölüme geçti. Heyetin kalanı da oradaydı. Başbakan, yardımcılarından Mücahit Aslan'a "Uçağımı hazırlasınlar" talimatı verdi. Conrad Oteli'nde bekleyen Basın Müşaviri Ahmet Tezcan'a telefon edildi, Başbakan'ın basın toplantısı yapacağı haberi verildi. Erdoğan, Avrupa'yı "Kopenhag kriterleri" ötesinde yeni şartlar koşmakla suçlayacak, "Haçlı zihniyeti" diyecekti. Bu, bir Türk Başbakan'ından Avrupa'ya yönelik en ağır konuşma olarak tarihe geçecekti. Başbakan garip bir biçimde rahatlamıştı. Gül'e dönerek, "Abdullah Bey yüzün neden asık? Söyleyebileceğimiz herşeyi söyledik" dedi. Gül de aynı kanıdaydı.
VE ZAPSU'DAN 3 MESAJ İşte o sırada Cüneyd Zapsu, 3 mesaj attı cep telefonundan. İngiltere, Almanya ve ABD yönetimine gidecek, saat 10.52'de geçilen mesajlarda, "Bu iş bitti, biz uçuyoruz" yazıyordu. Birkaç dakika önce pazarlığın 19'uncu paragraf (Kıbrıs) üzerine kilitlendiği zaten İngilizlere bildirilmişti. İşadamı olarak yıllarca batılılarla çalışmış olan Zapsu, Avrupalıların durumun vahametini tam anlayamadığından şüpheleniyordu. O yüzden devreye girdi. Bir süre önceki sohbetimizde, "Ben yanımda pratikten gelen insanları bulundururum" diyen Erdoğan, Zapsu, Dişli, Çelik ve Bağış gibi danışman kadrosuna özellikle bürokratik kanallar dışında "yaratıcı" olabildikleri için seçmişti.
BLAİR: AMAN GİTMEYİN Saat 10.57'de Zapsu'ya cevap yazan Westmacott, "Bence hala mümkün" diyordu. Bundan tam 7 dakika sonra Alman heyeti aradı. AB sofrasında Türkiye'ye yakın duran İngiltere ve Almanya, ne Erdoğan'ın masadan kalkmasını ne de Türkiye'nin AB'den dışlanmasını istiyordu. Biraz sonra bir telefon daha geldi. Bu sefer arayan Westmacott'tı. "Bir dakika! Biz geliyoruz!" Birkaç dakika sonra kapıda Egemen Bağış karşıladı Tony Blair'i. Westmacott ile gelmişti. İngilizler, o ana kadar Türkiye'nin itirazlarının ne derece şiddetli olduğunu kavrayamamışlardı. Erdoğan'ın "gidiyoruz" sözü üzerinden, 15 dakika geçmişti.
SCHRÖDER: GELİYORUM Saat 11.04'te Alman Danışman Zilberberg aradı, "Aman, lütfen ayrılmayın. Başbakan basına konuşmasın" diyordu. Almanlar, herhangi bir basın açıklamasının geriye dönüşünün olmayacağının farkındaydı. Zilberberg, Schröder'in gelmek istediğini de ekledi. Blair, içeride bir odada Erdoğan ve heyetiyle konuşurken, Zapsu'nun önüne bir not geldi. "Alman Başbakanı da kapıda. Ne yapalım?" Zapsu notu Erdoğan'a gösterdi. Blair'e haber vererek, Schröder'i içeriye aldılar. Biraz sonra pat diye Berlusconi geldi. Olay yeni bir zirveye dönüşmüştü. Almanca tercümeyi Zapsu, İngilizce tercümeyi Bağış yapıyordu. Ve sonunda Bot yine geldi. Ama aradaki zamanda Türkiye sıkıntılarını Blair, Schröder ve Berlusconi'ye aktarabilmişti. Ankara'nın 19'uncu Kıbrıs paragrafı için alternatif önerileri vardı. Blair, "Paragrafları birbirine uyumlayalım" dedi. Hollandalı "Ama metin yazıldı, değiştiremeyiz" deme gafletinde bulununca, Schröder araya girdi: "Böyle saçmalık olmaz!" Ve o andan sonra, Türkiye'nin itirazları bir bir dikkate alınmaya başlandı. Dışişleri hazırladığı 19'uncu paragrafa son rotuşları atmak için oturdu. Saat tam 12.08'de Türk heyeti Alman ve İngilizlere yeni bir mesaj yollayarak, onların da metin pazarlığı içinde olmasını istedi. Bu işi Hollanda ile teke tek yapmak istemiyordu Ankara. Çünkü Hollanda o zaman kadar Türkiye'nin sıkıntılarını tam yansıtamamıştı.
AB'NİN TÜRK ÇAYCISI YETİŞTİ Biraz sonra Alman Dışişleri Bakanı Fischer, Abdullah Gül ile görüşmeye geldi. İngiliz Dışişleri Bakanı Jack Straw'un da katılımıyla Gül, üçlü bir zirve ile metni tartışmaya başladı. Odaya gelen Belçika Dışişleri Bakanı'nı da aldılar yanlarına. Yabancılar ayrılınca ve kriz dağılmaya başlayınca, heyet bir "ohhh" çekti. Erdoğan'ın akrabası ve yardımcılarından Ali Erdoğan, 30 yıldır Konsey'de çaycılık yapan bir Türk'ü bulmuş ve nasıl yapıp etmişse adama sandviç yaptırmıştı. Heyet açlıktan ölüyordu. Sandviçleri yediler. İşler yavaş yavaş dönmeye başlamıştı. Tam bu sırada, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın, Ankara'dan "Geri dönün" çağrısı yaptığı bilgisi, Erdoğan'a iletildi. Erdoğan, omuz silkti. Saat 13.31'de Erdoğan'ın heyetinden dışarıya giden SMS mesajı, durumun düzelmeye başladığını haber veriyordu. Aslında o saatlerde bitmesi beklenen zirve, 5 saat daha uzadı. Üzerinde anlaşılan son taslaklar, 25 üyenin onayına sunuldu. Rum lider Tasos Papadopulos'un istediği bir-iki ufak değişiklik yapıldı. Sonunda metin Türkiye'nin isteği gibiydi. Ve Zapsu'nun cep telefonu çaldı. Arayan Schröder'di, "Başbakan yanında mı? Metinler onaylandı. Artık rahat edin. Şimdi kutlama zamanı" diyordu.
VE SON MESAJ: SMILEY Erdoğan'ın heyetinden biri, saat 14.31'de, otelde bekleyen milletvekillerinden birine cep telefonundan bu kez ' smiley' işaretini SMS mesajı olarak geçti. Son dakikada bir minik kriz daha vardı. Ama o da işin tuzu biberiydi. Erdoğan 19'uncu maddeyi kendisi imzalamak istemedi. AB'ye bu konuda da direndi. Danışmanlar kendi aralarında "Bari biz imzalayalım" esprisi yapıyordu. Sonunda Devlet Bakanı Beşir Atalay attı imzayı. Ve heyet aç, uykusuz ama yüzleri gülerek, "Aile fotoğrafı" için konsey salonuna indi.
|
|
|
|
|
|
|
|
|