"Seri ol" deyip popoma vurulmasın
"Kantinde para üstü sakız verilmesine tamamen karşıyım." Ben söylemiyorum, ilkokul öğrencileri söylüyor, kantincilerin dikkatine!
Küçük bir çocukken en büyük şikayetim büyüklerin beni yeterince dinlememesiydi. Ne zaman lafa başlasam bir şekilde susturulurdum. "Sen küçüksün, büyüklerin lafına karışılmaz" gibi beylik laflarla. Büyüdüm liseye hatta üniversite çağına geldim. Ne zaman bir şey anlatmaya başlasam arkadaşlarım susup dinliyordu. Hiç tanımadığım yaşça benden çok büyük insanlar bile dikkatlerini veriyorlardı bana. Aman ne mutluluk ama. Sadece evdekiler değişmemişti. Hala da aynılar. Asla dinlemiyorlar. Biz de alıştık aslında, kız kardeşimle ben. Öyle detaylı, uzun uzun anlatmıyoruz. Biliyoruz ki o tarz bir anlatım dönüp dolaşıp mutlaka bizim yapmamız gereken bir ödeve dönüşecek. Örneğin ben "Saat 11 civarı uyandım, bir de ne göreyim?" diyeceğim oradan bir ses gelecek "Evladım o saatte güne başlarsan başarılı olmam mümkün değil. Biz size böyle mi öğrettik?" Ya da "Saat dört gibi evde olurum dedi. Sonra bir baktım saat olmuş gece on, nasıl meraklandım anlatamam, meğer başına...." diyeceğim. Bunun cevabı daha da acı olacak; "Evladım dört gibi ne demek? Dört rakamına benzer bir sayı mı düşüneceğiz? Yoksa üç mü acaba beş mi? Hangisi yani? Nereden çıktı bu gibi kelimesini saatin önünde kullanmak?" Diyorum size dinlemiyorlar diye... Din-le-mi-yor-lar.
*** * Annem bana arada sırada kızıyor ama olsun o da bir vatandaşlık görevi. * Sevgili anne babacığım, sizler beni erken kaldırıyorsunuz ve bana hayvan gibi bağırıyorsunuz. Hayvanlara "yürü" diye bağırılır. * Babalar niye çocuklarına yemek yedirmek için tencere ve tavaya vururlar? * Bana "seri ol" diyerek popoma vurmasını istemiyorum. * Ailemden kum torbası ve 8 kg'lık halter istiyorum. * Evimize başka bir canlı alalım dedim. Yok kokuyormuş, yok pisletiyormuş. Niye böyle düşünüyorsunuz? Bir hayvanı bir canlıyı beslemek suç mu? * Babaanne "Bize gel" deme çünkü o benim elimde değil. * Kantinde para üstü yerine sakız verilmesine tamamen karşıyım. * Bush neden Saddam'dan daha üstün? * Tayyip Erdoğan attan düştü ve karizması bozuldu.
Yukarıdaki satırlar Galatasaray İlköğretim Okulu öğrencilerinin duygu ve düşünceleri. Nasıl ama? Şapka çıkarılır. Müdürleri Gülnur Görgün üşenmemiş bu duygu ve düşünceleri bir kitapta toplamış. "Bu sözler size, Çocuk gözüyle"... Daha çocuğum yok bilmiyorum. Ama çocuk oldum, onu çok iyi hissedebiliyorum. Her sayfada gülümsedim, bazılarında kaşlarımı çattım, şaşırarak. Müthiş aydınlatıcı bir kitap. Çocuklar öyle doğal, öyle içlerinden geldiği gibi yazmışlar ki ne düşündüklerini... Dümdüz, dolambaç yok, sahtelik yok. Her ebeveynin durup düşünmesi gerekiyor bence.
*** Odamda birbirinden güzel iki üniversiteli. Selin Chousein ve Sinem Erdoğan. Boğaziçi Üniversitesi'nde biri tarih diğeri ekonomi okuyor. Mühendislik Kulübü'nü anlatmaya gelmişler. Bıcır bıcır konuşuyorlar. 1993 yılından beri Steps diye bir dergi çıkarıyorlarmış. Politika, mizah, müzik spor ne ararsanız var dergide. Uluslararası bir de proje yarışmaları var, TÜBİTAK destekli. Dünyanın her tarafından öğrenciler geliyormuş. Nasıl heyecanlılar anlatırken, gözlerinin içi parıldıyor. "Kariyer günleri düzenliyoruz, başarılı işadamlarını davet edip bulundukları noktalara nasıl geldiklerini anlatmalarını istiyoruz" diyorlar. Ayrıca öğrencilerle ünlü simaları söyleşilerde bir araya getiriyorlar. Kimler konuk olmamış ki bu çay sohbetlerine Orhan Pamuk, Ali Kırca, Bedrettin Dalan, Hıncal Uluç, Okan Bayülgen, Cem Yılmaz... Projeleri çok. Onlar gerçekleştirecek ben yazacağım. Tek bir lafları var duyduğumda irkilmemi sağlayan, "Türkiye'de gençler hiçbir şey yapmıyor diye söyleniyor. Öyle değil işte, biz bir şeyler yapıyoruz. Hem de çok güzel şeyler yapıyoruz ama kimse görmüyor, dinlemiyor." Haklılar galiba!
|