| |
|
|
Avrupa'ya önce medyamız girmeli, medyamız!..
Aslında "Cinayete tam teşebbüs" ten yargılanmalı.. Ama bizde yasalar öyle ki, cinayeti işlese, bir aileyi ortadan kaldırsa, raporlarla sekizde bilmem kaç yaya suçlu bulunur, adam bir yıl geçmeden gene direksiyona oturur. Tabloya bakın.. Yaya geçidi.. Işıklı.. Bize kırmızı yanınca Ercan en sağ geçitte durdu. Yayaya yeşil yanıyor. Yaya geçidinde iki kadın, iki çocuk var. Işık yeşil, biz durduk, gene geçmiyorlar.. Çünkü bu ülkede direksiyonlarda insanların oturmadığını biliyorlar.. 34 TAF 02 plakalı taksi, bir de gaza basarak, bizim solumuzdan nasıl bastı geçti, kırmızıda, yaya geçidinden.. Bizim araba koca minibüs.. Bizim önümüzde yürüyen biri olsa görmesi mümkün değil.. Ama bu insanlık özürlü, ehliyeti ve plakası uygar bir ülkede derhal iptal edilecek herifi naşerif, "Ben görmem. Onlar beni görsün" çılgınlığı ile ok gibi dalıyor, gözleri kapalı yaya geçidine.. Ve de, yaya geçidinin başındaki kadınların ne kadar deneyimli olduklarını görüyorum. Yaya geçidi hikâye.. Yeşil ışık hikâye.. Yaşamak istiyorsan, yola adım atmak için herkesin durduğunu gözlerinle göreceksin.. Çünkü burası Türkiye.. Hâlâ "Bizi AB'ye niye almıyorlar" diye merak edenlerin ülkesi.. Avrupa Birliği insanlara mahsus.. Hani bizde insanlık!..
*** Bir başka tablo.. Nişantaşı'nın ara sokağı, ama arter.. Çok önemli bir yük taşıyor.. Girdik ve durduk.. Önümüzde on araba var.. Arkamızda da birikme başlayınca, merak edip indim, yürüdüm.. Allah sizi inandırsın. Tek şeritli yolda herifçioğlu el frenini çekmiş, inmiş gitmiş.. Nereye gitmiş, ne zaman gelecek belli değil.. Millet yığılmış bekliyor..Korna sesleri gırla.. Sonunda gençten bir delikanlı geldi.. "Kusura bakmayın ağbiler" dedi, bastı gitti.. Hepsi bu.. Yolu tıka.. Tıka.. Sonra bas git.. Uygar AB'de hem de öyle bir döverler ki, adamı.. Bizde en önde bekleyen yaşlı sürücü söylendi sadece.. "Araba vermişler, insanlık vermemişler!.." En büyük sorun da bu.. Biz trafiğe çıkınca insanlıktan çıkıyoruz.. El oğlu niye çıkmıyor?.. Çünkü orada yüzde 90 yakalıyorlar bir.. Yakaladıklarına da öyle bir ceza veriyorlar ki, adam trafik suçu işlemeyi düşünemiyor bile.. Bizde yakalanma ihtimalin yüzde birlerde dolaşıyor.. Kendiniz kontrol edin.. Sen, bu yazıyı okuyan sevgili okurum.. Şu ana kadar kaç kural ihlal ettin, kaç kez ceza ödedin.. Yakalandığın zaman da ceza acıtmıyor.. Adamı suç işlediğine pişman etmiyor.. En kabadayısı 300 milyon falan.. Altında Mercedes olana dokunur mu?. Adam öldürsen ne yazar.. Ercan'ı öldüren şimdi gene ayni otobüste yeni kurbanlar arıyor.. Ercan mezarda.. Trafik kuralları batıdaki gibi acımasız ölçülerde olmadığı sürece, bizim memlekette trafik düzelmez.. Mesele bundan ibarettir.. Peki ben niye yazıyorum, yıllardır?.. Bu ülkede gazete yöneten genel yayın müdürleri, sorunun farkına varırlar, trafik cezalarını batıdaki düzeye getirecek yasalar, yakalanma oranını yükseltecek kurumlar gerçekleşinceye kadar, birinci sayfalarından, manşetlerinden kampanyayı sürdürürler diye.. Uygar ülkelerde medya bunu yapıyor.. Bizim medya, suya sabuna dokunmaz.. Hele savaş.. Hele kampanya.. Hadi canım sen de.. Vatan, Ercan'ın savaşını sürdüremedi.. Avrupa Birliği'ne önce medya girmeli.. Bir Avrupa gazetelerine, gerçek gazetelerine bakın.. Sokak süprüntülerine değil.. Bir de bizimkilere.. Aradaki fark, onların niye Avrupa, bizim niye "Şarklı" olduğumuzu ortaya koyar da artar bile..
|