* Temelini attığınız yeni fabrika yatırımıyla iki yıl içinde 1000 kişiyi istihdam edeceksiniz. Edirne'de fabrika kurarak neyi hedeflediniz? Yaklaşık 50 atölyeye fason olarak mal diktiriyorum. Ama ikisi bile aynı standartta olmuyor. Dikişler birbirine benzemiyor. İstediğim dikiş kalitesini şu anda bulamıyorum. Ben mutlu değilim ki tüketici nasıl mutlu olsun. Bir kumaş seçerken, samimi söylüyorum, dokunup hissediyorum. Eğer o kumaş o an beni mutlu etmezse almıyorum. İşçilik kalitem bugün Türkiye'deki rakiplerimin arasında en iyisi ama bu bana yetmiyor. Çünkü ben diyorum ki dünya markası olacağım. Türkiye'de marka olmak yetmiyor. Benim Edirne'yi geçmem lazım. Edirne'yi geçmeyen hiçbir marka benim gözümde marka değildir. Hepimizin Edirne'yi aşması lazım. İşte bu yüzden fabrika kuruyoruz. Şu anda tekstil perakende pazarının yüzde 60'ı yabancıların elinde. Malı getirip, satıp parayı alıp götürüyorlar. Hiçbirimiz hâlâ gidip Avrupa'da onların pastasına çatalı batırıp, karşılığını getiremedik. Türkiye dünya markaları yaratırsa bunu yapabiliriz.
* Biliyorsunuz tasarımcı ve sanayici yan yana gelince bu hayal gerçekleşir diyorlar... Biz de onu yapacağız. Edirne'deki lojistik merkezimizde, İtalya'daki sisteme benzer bir sistem kuracağız. Alberto Feretti Grubu'na bakın. En iyi tasarımcıları kendi içine aldılar ve onların koleksiyonunu hazırlayıp dünyaya sattılar. Biz de şimdi buna Dice Kayek'le başlıyoruz. Sonra başka genç tasarımcılarla devam edeceğiz. Tasarımcıyı rahat bırakmak lazım. Nerede nasıl üreteceğine kafa yorunca tasarım gücünü yitiriyor.