| |
|
|
Ya çok şanslıyız, ya da seçmen çok akıllı
İki ihtimal var.. Ya çok şanslıyız, ya da gerçekten Türk seçmeninin ortak akıl derecesi çok yüksek. 1999 genel seçimlerine gidilirken Türkiye'deki havayı hatırlayın. Abdullah Öcalan Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye getirilmişti. Ecevit'in DSP'si Öcalan'ı yakalayan, Bahçeli'nin MHP'si de Öcalan'ı asacak parti kimliğiyle seçimin iki galibi oldular. Ve bu iki partinin, stepne ANAP'la yaptığı koalisyon döneminde, Türkiye'de idam cezası kaldırıldı. Eğer Öcalan idam edilseydi, Türkiye'nin AB projesi çok uzun yıllar konuşulmazdı bile. Düşünebiliyor musunuz? O dönemde MHP muhalefette olsaydı, Türkiye'nin caddeleri, meydanları ne tür tepki gösterilerine sahne olurdu?.. 2001'in 11 Eylül'ünde de ABD'ye yönelik El Kaide terörist saldırısı gerçekleşti. Dünyadaki siyaset algılamasını değiştirdi bu olay. "İslam " bir anda, Batı dünyasının gözünde "Terörizm "le özdeş hale geldi. Ve 2002 Kasım'ında da AK Parti iktidar oldu. Unutmayın ki AK Parti, Erbakan'ın Milli Görüş " Cemaat "inin damarından kopan genç kadrolar tarafından kurulmuştu. Türkiye Irak'a ABD müdahalesini ve şimdi Felluce'ye dayanan felaketleri, AK Parti iktidarı döneminde izledi. Düşünebiliyor musunuz? Bu dönemde AK Parti muhalefette olsaydı, Türkiye'nin caddeleri, meydanları ne tür anti Amerikan ve anti Batı gösterilere sahne olurdu?Amerika da, İngiltere de, İtalya da, "Batı Kulübü"nün üyeleri olarak her cuma namazı ertesinde, ne tür gösterilerle kınanırdı?.. Oysa şimdi Türkiye, iktidarında siyasi İslamcı bir parti bulunan Batı yanlısı bir ülke olarak, Amerika'nın da, Avrupa'nın da gözbebeği. Ya çok şanslıyız, ya da gerçekten Türk seçmeninin ortak akıl düzeyi çok yüksek. Üç gün önce Başbakan Erdoğan, İSEDAK toplantısında bir konuşma yapıp, İslam dünyasını özeleştiri yapmaya davet etti. "Geç olmadan uyanmalıyız. Artık yan gelip yatma zihniyetinden kurtulmalıyız. Zaman gelmiştir ve geçiyor. Niçin biz buradayız; çok daha ileride olmamız gerekmez mi? Bunları kendimize sormamız gerekiyor" doğrultusunda sözler söyledi. İslam dünyasına dönük olarak bu tür eleştirileri Ecevit, Baykal, Çiller çizgisinde politikacılar seslendirseydi, ne tepkiler almazlardı ki. Ama Erdoğan "İçeriden" biri olarak bunları çok rahat söyleyebiliyor. Aldığı tepkiler de olumlu oluyor. Örneğin Yeni Şafak yazarı Yasin Doğan şu yorumu getirmiş Erdoğan'ın konuşmasına: Başbakan'ın "biz kendimize gelmedikçe, bu olumsuz süreç devam edecek " şeklindeki uyarısı, aslında duyduğu derin rahatsızlıkların bir ifadesiydi. Nasıl rahatsızlık duyulmasın ki, 1.5 milyarlık İslam coğrafyasının dünya üretimindeki payı % 5. Kendi aralarındaki ticari ilişkiler toplam ticaret hacimlerinin içinde % 15'i geçemiyor. Tercüman'da Hasan Celal Güzel'e ise, Erdoğan'ın konuşması Ziya Paşa'nın ünlü beytini çağrıştırmıştı: "Diyarı küfrü gezdim, beldeler kaşaneler gördüm Dolaştım mülkü İslâm'ı, bütün viraneler gördüm" Sevgili Hasan Celal Güzel, durumu şöyle özetliyordu: Şüphesiz her ikisi de (Ziya Paşa ve Tayyip Erdoğan), "Mülkü İslâm" ın içinde bulunduğu geri kalmışlığı, hiçbir şekilde İslâm'a bağlamıyor. Lâkin, ortaya çıkan neticeyi de artık görmeli ve kabullenmeliyiz. Daha da ileriye giderek Başbakan Erdoğan'ın çağrıda bulunduğu "özeleştiri" yi artık yapabilmeliyiz. Evet. Ya şanslıyız, ya da çok akıllıyız.
|