| |
Bir ihtimal daha var
AB dönem başkanı Hollanda, 16-17 Aralık Brüksel zirvesi "Nihai bildiri"sindeki "Türkiye paragrafı" için dün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün nabzını yokladı. AB'nin zirve öncesi Türkiye ile son kurumsal resmi teması olan Lahey'deki Türkiye-AB Troykası toplantısında Gül'ün Hollanda Dışişleri Bakanı Bernard Bot'a verdiği cevabı çok önceden biliyoruz: "Zirveden, AB Komisyonu raporundaki tavsiye kararı doğrultusunda müzakerelerin geciktirilmeksizin ve koşulsuz başlatılması kararı çıkmalı." Gül'ün Verheugen'in halefiyle, yani AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu yeni üyesi Finlandiyalı Olli Rehn ile tanışma fırsatı bulduğu Troyka toplantısının yapıldığı saatlerde, tüm Avrupa başkentlerinde Türkiye'yle ilgili her kafadan bir ses çıkıyordu. Ve de yığınla "olasılık" sıralanıyordu.
Randevu ne zaman? Zirve nihai bildirisindeki Türkiye paragrafından başlayalım. Üç olasılık söz konusu: * Paragrafın kısa ve net olması: İngiltere, İspanya, Almanya ve İtalya gibi Türkiye'ye açıkça ve tam destek verenler bunun için bastırıyor. Bu sağlam dostlar, "Türkiye için diğer adaylardan farklı ifadeler kullanılamaz" diyorlar. * Uzun ve ayrıntılı kaleme alınması: Avusturya'nın talebi. Slovakya, Malta, Çek Cumhuriyeti destek veriyor. Gerekçeleri: "Kamuoyu baskısı altındayız..." Kıbrıs Rum kesimi de farklı hesaplarla bu grupta yer alıyor. * Hem uzun ve ayrıntılı tutulması, hem de koşul içermesi: Bu seçeneğin "fikir babası" tabii Fransa.
"Paragraf" sorunu ya da pürüzü Türkiye'yi kırmayacak bir formülle aşılınca sıra müzakere tarihine gelecek. O da üç seçenekli: * 2005'in ilk yarısı: Gönlümüzden geçen ve meşru beklentimiz bu. Dostlarımız da aynı görüşte. * 2005'in ikinci yarısı: Türkiye ve AB Anayasası tartışmalarının içiçe girdiği ülkeler, suların durulabilmesi için müzakere masasına gelecek yılın sonbaharında oturulmasını istiyorlar. * 2006'nın ilk yarısı: Fransa'nın talebi. Gerekçesi: Anayasa referandumunu 2005 sonbaharında yapacak olması. Destek bulamazsa, ikinci seçeneğe itiraz etmeyecek. Bu sorun da bir şekilde çözülüp, belirlenen tarihte müzakere masasına oturulunca, 10-15 yıllık ufuk acaba neler gizliyor? Elbette. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın ünlü, artık ezberlediğimiz üç olasılığını. En son önceki Pazar günü Marsilya'da gençlerin sorularını yanıtladığı toplantıda tekrarladı. Hatırlatalım: "Ya Türkiye bizim bütün değerlerimizi benimser ki, bu da 10-15 yıl alır. Veya Türkiye gereken çabayı gösteremez, o zaman durmak zorunda kalırız. Üçüncü bir hipotez var, o da şu: 3-4 yıl içinde ilerleme kaydedilir, ancak hâlâ aşamayacağımız engeller kalırsa, AB ile bütünleşme olmadan, barış ve işbirliği çerçevesindeki sıkı ilişkilerimizi sürdürebileceğimiz bir başka çözüm bulmak zorunda kalırız."
56'ncı maddeye dikkat AB Komisyonu'nun her Ara Rapor'undan sonra önümüze konacak bu "hipotez" için "yasal" dayanak bulundu bile: AB Anayasası'nın "Birlik ve yakın çevresi" başlıklı 3'üncü bölümünde yer alan 56'ncı madde: "Birlik'in değerleri üzerine kurulmuş ve işbirliğine dayanan yakın ve barışçıl ilişkilerle nitelenen bir refah ve komşuluk bölgesi oluşturmak amacıyla, Birlik, komşusu olan ülkelerle özel bir ilişki geliştirir." Anayasa'ya bu maddenin Türkiye için konulduğu öne sürülüyor. "10-15 yıl sonra kim öle, kim kala" diye düşünebilirsiniz ama yine de aklınızın bir köşesinde bulunsun...
|