Şiddetin ayak topu
Sorumluluğu size de ait olan evinizde cinayet işlenmişse, "sorumsuz"u oynayamazsınız. Lümpenliğe yatırım yapmışsanız, "münferit"e sığınamazsınız. Bunlar, benim de kulübüm olan Beşiktaş'ın yönetimine. Ama, gazetem SABAH'ın dün olayı "ayrıntıları"yla verirken kullandığı "futbol dili" kadar insafsız olamayacağım. "Beşiktaş yönetiminin izlediği gerilim politikası acı bir olayla son buldu" diyemeyeceğim açıkçası. Hangi ülkede yaşadığımızı, istisnalar dışında nasıl bir futbol medyasıyla işsiz güçsüz yığınla insanın bir haftayı nasıl geçirdiğini, bayağı bir futbol edebiyatıyla nasıl avunduğunu, nasıl dolup taştığını, futbolun nasıl çeteleştiğini, ama çeteleşmenin, şiddetin hayatımızda ne denli baş köşede oturduğunu unutmamalı. Boynunda siyah-beyaz atkı ama ayakkabısında bıçak ya da çakı taşıyan, tribünde olduğu gibi, bir sokakta da karşınıza çıkabilirdi; yarın da çıkabilir. Sokakta, hatta en yakınınızda "öldürmeye" teşne onca kişiden birinin, birkaçının; bağımlılıkların, fanatizmin, duygu kontrolsüzlüğünün had safhaya ulaştığı "tribünler"e de ulaşmaması, bulaşmaması mümkün mü!
*** Manşetlerinden "Statta cinayet"i veren gazetelerden iki adet, bıçak gibi, ama küçük haber daha: "Bahçelievler'de kalbinden ve göğsünden bıçaklandıktan sonra boğazı kesilerek öldürülen Bahar'ın katil zanlısı genç 'Bıçakladım ama seviyordum' dedi." "Bursa'da 30 yaşındaki Murat Yıldırım, borç yüzünden, ortağı olan eniştesini sokak ortasında 25 yerinden bıçakladı." Çok sevdiğini, eniştesini, babasını, anasını, çocuğunu yahut sokakta yan baktı, yol vermedi, laf attı, omzuna çarptı diye hiç tanımadığını kolayca gırtlaklayanlardan kimisi, belki çoğu da futbol sevdalısı. Takım tutkunu, tribün müdavimi. İstisnalar, gerçekten değerli isimler dışında, sansasyon-tiraj yolcusu futbol medyası da, en cahil cümleler, en sakil yorumlarla onların "kültürel malzemesi"ni sağlıyor. Futbolu yazıp eleştiren değil; futbolcuyu, teknik direktörü, yöneticiyi, hakemi yeren ya da öven, her şeyi kişileştirip klişeleştiren bir sefaletten söz ediyorum. Şimdi futbol cinayetini kınayanlardan birinin, büyük bir gazete binasında oynadığı silahıyla gazeteci yaraladığını da hatırlayarak. Dün, "Statta cinayet" için en keskin, en insani, en vicdani yazılarla dolu bir gazetede, "Galatasaray'daki operasyon", yani "takımdan kesilecek futbolcular" hangi başlıkla verilmişti, biliyor musunuz: "İşte idam dörtlüsü". İdam, infaz, savaş, ölmek, dirilmek, vurmak, vurulmaktan, "gerilim" den müteşekkil futbol dili, şimdi "cinayet" kınıyor! Yöneticiler cehalete, ilkel popülizme ne kadar yatırım yapıyorsa, içimizde birileri de o kadar yatırım yapıyor. Ve inanır mısınız, ne kadar irkilirsek irkilelim, bu manzarada yine de tribünler sokaktan daha güvenli! Bunları çok uzaktan değil, spor basınının içine doğan, okuma yazmayı zamanın günlük spor gazetelerinden (onların diline bir bakılsa, keşke) öğrenen, futbol oynamış, üç yaşından itibaren tribüne gitmiş "futbol hastası" birinin zaviyesinden söylüyorum.
*** Öyle ya da böyle; Beşiktaş'ın stadı cezayı hak ediyor. Bursa'yı, Bahçelievler'i, Türkiye'yi kapatamayacağımıza göre! 16 yaşındaki Cihat' a yazık oldu. 26 yaşındaki Bahar' a da, 37 yaşındaki enişteye de!
|