| |
Hepimiz suçluyuz
Beşiktaş maçında bir çocuk öldürüldü. Evet, bir cinayet zanlısı yakalandı ama aslında o çocuğun ölümüne hepimiz sebep olduk. Kulüplerin tepesine tünemiş futbol baronlarından tutun da medyaya kadar; evlatlarına nezih bir davranış bilinci aşılamak yerine fanatizmi aşılayan babalardan tutun da, herhangi bir kulübü desteklemeyi "kimlik" zanneden sefalete kadar 'herkes' bu cinayetin suç ortağıdır. Bu cinayetin nasıl işlendiğini bütün çıplaklığı ile tartışmak ve evde çocuklarımıza da anlatmak zorundayız ki, aralarından yeri kurbanlar çıkmasın. Futbol sporu aslında çok eğlendirici, tartışması lezzetli, ilgi çekici ve ruh sağlığını destekleyici bir toplumsal hobi olmalıydı. Ama olmadı. Gerek para, gerekse makam, mevki, çevre ve sosyal ilişkiler olarak futbolun rantını yiyen akbabalar (buna medya da dahildir) spor denilen hobiyi, bir savaş arenasına çevirdiler. Bunu yaparken, fanatik kitlelerin enerjisini potansiyel olarak gördüler. Fanatizmi körüklediler. Ondan beslendiler. Her hafta binlerce kişiyle dolup taşan futbol stadyumları gerçekte iki farklı sınıfa evsahipliği yapmaktadır. Birinci sınıftakiler, VİP koltuklarında veya pahalı localarda oturan seçkinlerdir. Diğer sınıf ise, bir stadyuma kapağı atmak için, ayağındaki pantolonu bile satabilecek ekonomik düzeyde olduğuna bakmaksızın, orada bulunmayı ve kulübünü desteklemeyi kendisine sosyal bir kimlik olarak kabul eden lumpen ve yarı lumpen aşağı sınıflardır. Stadyumları dolduran seçkinler, oturdukları lüks köşk ya da dairelerinden pahalı ciplerine binerler, maç sırasında kendilerine ayırdıkları korunaklı localarına yerleşirler, maçtan sonra da en görkemli restoranlarda şaraplarını yuvarlayarak, gelecek maçın muhasebesini yaparlar. Aşağı tabakadaki insanlara düşen ise, yağmurda çamurda sürünmek, leş gibi kahvehanelerde maç kavgası yapmak, gazetelerde ve televizyonlarda çıkan futbol yorumlarını okuyarak öfkelenmek, garez ve kin duyguları ile beslenmektir. Futbolun rantı, seçkinler tarafından çok çeşitli biçim ve içerikte paylaşılırken, aşağı tabakaya kalan tek şey, adım adım ruh sağlığını kaybetmek ve insanlıktan uzaklaşmaktır. Bu yığınsal öfke, bu kitlesel fanatizm içinde yer tutmuş kim varsa. Her kim, evde televizyonun başında bile sinir krizleri geçirerek maç seyrediyorsa... Her kim, katı, asabi ve fanatik futbol yorumları ile hayatını sürdürüyorsa... Her kim, tam bir sefalete terkedilmiş fanatik kitlelere gazete veya program satabilmek için duygu sömürüsü yapıyorsa... Her kim, futbol karşılaşmalarını gladyatör çarpışması gibi algılıyorsa. İşlenen bu feci cinayetin suç ortağıdır. Bir cinayet zanlısının yakalanmış olması, öteki suç ortaklarını kurtarmaz. Kitlelerin bilinçsizleştirilmesinden yemlenen akbabaların sorumluluğunu bilmeli, buna göre davranış belirlemeliyiz. Bu sömürü tablosu ortadan kaldırılmadıkça, büyümekte olan sorunu hiçbir önlem çözmeyecektir.
|