| |
|
|
Saygı ve sevgiye layıktır
Orhan Veli'nin şiirini hafif çarpıtarak yeniden yazmayı deneyebiliriz bugün: Bu vatan için kimimiz öldük, Kimimiz nutuk söyledik, Kimimiz çalıştık, ürettik, Kimimiz de Atatürk için yazılar yazdık. O'nu anlatmaya çalışırken, Bir bilmeceye dönüştürdük, Çözümü zor..
Gerçekten de, gazete yazarlığına başladığımdan bu yana Atatürk hakkında o kadar çok yazı yazdım, o kadar çok araştırma yaptım ki, bunların sayısını ben de tam olarak bilemiyorum. Bunca yılın sonunda ulaştığım bir gözlem var O'nun hakkında. Cumhuriyet'i kuran, en kapsamlı sosyo-politik değişim projesini gerçekleştiren, askeri bir zaferi siyasi bir hedefle birleştiren, yaşadığı çağın gerçeklerini çok iyi değerlendiren, kurucu ve kurtarıcı lider, asker ve devlet adamı. Bunlar, Atatürk'ün bu topraklar üzerinde tartışmasız sevilip sayılmasını ve hasretle her ölüm yıldönümünde anılmasını sağlayan nitelikleridir. İkinci Atatürk ise, bazen özel girişimi bazen devletçiliği, bazen demokrasiyi bazen diktatörlüğü yeğ tutan, sırasında geleneklere sarılıp, sırasında gelenekleri ve tarihi reddeden, siyasi yaşamı boyunca yaptığı konuşmaların bir bölümü solun, bir bölümü sağın kullanabileceği, iktidarını bırakmamaya kararlı bir politikacıdır. O'nun hakkında yazanlar, konuşanlar ve O'nu güncel siyasi problemlerin içine sokmaya çalışanlar, bu iki Atatürk portresini sürekli birbirine karıştırdıkları için ve hatta askeri darbeler bile O'nun adına yapıldığı için, ölümünden 66 yıl sonra bile hiç müstahak olmadığı eleştirilere hedef kılınıyor. Farklı görüşlerin ve çıkarların sahipleri, birbirlerinin karşısında değil, sanki Atatürk'ün yanında veya karşısındaymış gibi duruyor. Acaba 21'inci yüzyılda bu tablo değişecek mi? Atatürk'e değil de, kendilerine güvenen düşünce sahipleri çıkacak mı bu toplumda? Bekleyelim, göreceğiz.
|