|
|
Asıl mesele seks ve ölüm
Ünlülerin psikiyatrı Cem Mumcu "Makber" kitabında hayatı, doğumu ve ölümü anlatıyor... - MATEMATİK, fizik, postmodernizm derken aslında bütün mesele hayat, ölüm ve seks... - KADINLARIN iktidarı suçluluk hissettirmek üzerine kuruluyor. Her şeyi yönlendiriyorlar.
*** Bütün mesele hayat, seks, ölüm
Hikayeleriyle tanınan Cem Mumcu bu defa bir romanla okurlarının karşısına çıktı. Makber doğumu ve ölümü barındıran bir hamam ekseninde kadın kahramanların sürüklediği bir öykü. Mumcu romanı için 'Bir süre sonra bana rağmen yazmaya başladı elim' diyor.
Cem Mumcu hikayeleriyle tanınan bir yazar. İmzasını taşıyan "Binbir İnsan Masalları" dizisi dört kitapta 97 öyküye ulaştı. Şimdi de adeta kaçınılmaz biçimde yazdığı bir romanla, "Makber"le okurların karşısında. Makber'in hikayesini anlatırken "Bir süre sonra bana rağmen yazmaya başladı elim" diyor Cem Mumcu. Makber bir hamam ekseninde, bir ailenin, ailedeki kadınların öyküsünü anlatıyor. Karakterleri derinleşmeye başladığı noktada yok oluyor. Doğuma ve ölüme dair, hayattaki boşluklara dair pek çok şey var Makber'de. Uzman bir psikiyatrist olan Cem Mumcu edebiyatın kapısından girildiğinde psikiyatrinin dışarıda kalması gerektiğini düşünüyor. Okuyan Us yayınlarının editörü de olan Cem Mumcu romanı Makber'i, edebiyatı ve hayatı anlattı.
* Yazmakla nasıl bir ilişkiniz var? Sadece yazmak demeyeyim, genel anlamda kitap benim hayatımın temel sözcüğü. Kitap benim için fazlasıyla libidinal bir şey. Etrafımda dönen ne varsa kitapla ilişkili. Bu yüzden çok eski bir hikaye yazmak. Öykü devam ediyor ama bu kendi içinde başka bir yere oturdu. Roman olacağına dair hiçbir fikrim yoktu başladığımda...
KURMAM, HESAPLAMAM * Biraz mistik bir tutum mu bu; 'Metni kendi kaderine bırakıyorum' gibi? Tam böyle değil. Kendi kaderine bırakmıyorum, sahip çıkıyorum ama ben öyle çok kuran, hesaplayan, çalışan araştıran bir yazar değilim. Hızlı yazan, çok yazan bir adamım. Şu konuda bir şey yazayım, ben bu konuda bir roman yazayım, kurgusu şöyle olsun, sonu da böyle bitsin diye bir şey yazamam. Tarzım o değil. Kendi içinde akan, kendi sonunu kendi getiren bir şey. Mistik diyemeyeceğim.
* Makber'de "Bir süre sonra bana rağmen yazmaya başladı elim" diyorsunuz? Bu roman yazılırken yazdığım bir not. Kitabın önüne yazmak için yazmadım. Her zaman taşıdığım defterlerden birine aldığım bir nottu. Biraz kavgalı oldu o dönemde, bırakmak istedim bu metni kurtulmak istedim, öykülerime dönmek istedim, olmadı.
* Özellikle kıyıda kenarda kalmış Osmanlıca kelimeleri kullanıyorsunuz? Bilinçli bir çaba değil. Bu kavramların şimdiki dilimizde içi dolu karşılıkları olsaydı ben onları kullanırdım. Ama yok. O kavramlar sadece o sözcüklerle ifade ediliyor. O kavramların sözcük olarak değerinden öte, içerdiği büyük değerler var. Her biri için yüzlerce cilt doldurabiliriz. Ama kullanmıyoruz, kullanılmadığında da kaybolur. SAHİCİ
OLMAYA ÇALIŞIYORUM * Bir bilinç akışıyla mı yazıyorsunuz? Çok bilinç akışı denilemez. Bilinç akışı denilebilecek bölümleri vardır, ama sonunda bu benim edebiyat süzgecimden geçerek çıkıyor. Edebiyatın tarifi var benim kafamın içinde ben ona uyuyorum. Ona uymadığım noktada da yazdıklarıma edebiyat demiyorum.
* Ne var sizi besleyen? Sizi yazmaya iten bir problemler var mı? Ben çok fazla problem görüyorum. Sadece döneme dair değil. İnsanın kendi özüne dair, geçmişe dair, şimdiye dair problemler görüyorum. O kadar geniş kapsamlı bir soru ki bu. Yine de ben şuna kafamı taktım, şu çok önemli diyebileceğim bir şey yok. Hepsi çok önemli. Çok fazla rahatsızlıktan yazıyorum belki, çok fazla da keyiften yazıyorum... Hiç kimsenin anlamayacağı bir kitap da yazabilirim, kimse de almaz...
* Muhalif misiniz? Değilim. Kendimi tarif etmekten korkarım. Muhalif olduğum şeyler var. Benim sahici olmakla ilgili bir derdim var. Başardığımı söylemiyorum ama böyle bir derdim var. Sahici olmaya çalışıyorum.
* Karakterleri adeta yarım bırakıp bir diğerine geçiyorsunuz? O hayatın tarifi içinde anlattığım bir şey; boşluklar. Bu bizim hayatımız için de geçerlidir. Zannetmeyin ki biz insanları tümüyle anlıyoruz, yaşıyoruz, kavrıyoruz ve yeni ilişkilere geçiyoruz. Burada hep boşluklar var. Hayatta bir sürü boşluklar var.
* Kitapta kadın kahramanınız "sindirilmemiş bilgi kirletir" diyor? Ayrıca bilgi tehkilelidir de. Bizim bilgi adına aldığımız şeylerin hayatla ne kadar ilişkili olup olmadığı meselesi var. Çok derin araştırmalar okuyan insanların ben daha temelde, bizim çoğalma, aşık olma içgüdülerimizi, yas tutmayı kaçırdığını düşünüyorum. Halkın içinde başka bir öz bilgi var ve bu entelektüel bilgi bunların çoğunun aslını kaçırıyor. Matematik, fizik, post modernizm falan derken aslında bütün mesele hayat, ölüm, seks... Sinema, felsefe cart curt hepsi bunun üzerine kurulu. Bilim ciddi bir dogma haline geldi. Bilimsel araştırmaların çoğu sistematik olarak bir takım rant gruplarının yönlendirilmesiyle çıkıyor. Bu çok güzel olma gayretleri, anti aging, boy boy kravatlı doktorlar gerçeklikle alakalı değil. Hayata nüfuz etmek botoks mu olmaktır? Ben de doktorum. Bunlar iyice bizi maymuna dönüştürecek...
Cengiz Erdinç
|