| |
Atatürk'ün ölüm saati üzerine
Her 10 Kasım öncesi Atatürk karşıtları saçma sapan dedikodularını 2. vitese takar malum. Bunlardan en seçme saçma olanı da büyük kurtarıcının ölüm saatine ilişkin olanıdır. İşkembe-i kübracı tayfa der ki: "Atatürk aslında saat 09:05'te değil, gece yarısı saat 02.00, 03.00 sularında ölmüştür. Yönetenlerce, ileride yapılacak anma törenlerinde sıkıntı doğmasın diye, ölüm saati çalışma saatleri içine çekilmiştir." Ulusal kahraman Ne ölmesi arkadaş, yüreğimizde, beynimizde, umutlarımızda her an her saniye yaşattığımız bir ulusal kahramanın ardından böylesi abes, abuk sabuk, gereksiz bir lafazanlık neye yarar ki? Uzmanların dediğince; saat 09.05'te ölmediğini kanıtlayan bir belge, bir anı var mı? Yok. Ölüme tanık olanlardan veya 10 Kasım günü Dolmabahçe'de bulunanlardan herhangi birinin bu konuda dediği farklı bir şey var mı veya en azından ima yollu dahi olsa ölüm saati üzerine kuşku doğuracak bir sözü olmuş mu? Yok. Bunlar yok, peki nereden çıkarıyorlar? Uyduruyorlar. Uydurmanın masrafı yok, KDV'si yok. Kendilerini taşların bağlı olduğu köy meydanında hissediyorlar. Bir tane kaynak göstermeden bu uydurmayı yapıyorlar. Rapor Kaynaksız, dayanaksız bu uydurmadan etkilenilmesini önlemek için; Atatürk'ün ölüm saatinin anında kaydedildiği kaynakları, tutulan raporları, bu çok üzücü anı yaşayanların yazdıklarını verelim: Atatürk'ün ölümü üzerine, ölüm raporundan önce düzenlenen, 9 imzalı 10 Kasım 1938 tarihli "Ölüm Tutanağı"nda şöyle denilir: "Reisi Cumhur Atatürk'ün umumi hallerindeki vehameti dün gece saat 24.00'te neşir edilen (yayımlanan) tebliğden sonra her an artarak bu gün, 10 İkinci Teşrin (Kasım) 1938 Perşembe sabahı saat dokuzu beş geçe Büyük Şefimiz derin koma içinde terki hayat etmişlerdir." 10 Kasım 1938 tarihli 9 doktorun düzenlediği Ölüm Raporu'nun son bölümü: Ölüm tutanağı "... En nihayet 8 Kasım 1938 Salı günü bir kere daha zuhur eden ve bütün tekayyüt (bakım) ve ihtimamlara rağmen terakkisine (ilerlemesine) mani olunamayan ve büyük bir suratle inkişaf eden (gelişen) ikinci bir koma içinde 10 Kasım 1938 Perşembe sabah saat dokuzu beş geçe çok muazzez ve büyük hasta terki hayat etmiştir" Atatürk'e otopsi yapılmasına gerek olmadığına dair 10 doktorun düzenlediği 11 Kasım 1938 tarihli raporun giriş bölümü: "Aşağıda isimleri bulunan tabipler bu sabah saat 09.15'te, yani vefatın vukuundan 24 saat 10 dakika sonra, Atatürk'ün naaşını tekrar görerek muayene ettiler..."
"Son Nöbet Defteri" İki defter halinde tutulmuştur. 01 Ekim 10 Kasım 1938 günlerini kapsar. Birinci deftere Atatürk'ün sağlık durumu, ikinci deftere de beslenme durumu kaydedilmiştir. Defterler, görevliler tarafından, anında saat saat doldurulmuştur. Anında, dakika dakika tutulan defterden de görüldüğü gibi Yüce Atatürk, gece yarısı yaşam savaşı vermektedir, komadadır ama ölmemiştir. Nöbet Defteri ile gerçeği, kanıtlı gördükten sonra, Atatürk'ün ölüm saati üzerine daha diyecek bir şey kalmıyor ama biz, olayı yaşayanlardan birkaçına daha kulak verelim:
Orada olanlar Şubat 1938'den itibaren, Atatürk'ün tedavisini yapan kurulda yer alan ve ölüm anında başında bulunan Prof. Dr. Muhtar Özden'in, Atatürk'ün hastalığı ile ilgili gün gün yazdığı anılarında, 09 ve 10 Kasım günleri: "09 Kasım 1938: Gece, zavallı Atatürk tekrar komaya girdi. Adali sekuslar (sıçramalar) var. Akşama doğru traşe (nefes borusu) ralleri (dolgunluk sesleri) başladı. Serum şırıngaları. Agoni (can çekişme). İdrar 560 cm3. 10 Kasım 1938: Ahvali umumiye fenadır. Koma devam ediyor. Agoni ralleri var. Bir defa daha 500 cm3 glikoz serumu veride yapıldı. Saat 08.00'de (sabah) kalbe faydası, nabzın biraz dolgun olmasıyla görünür gibi oldu. Lakin koma ve agoni devam etti. Saat 09.05'de vefat Herkes hazin hazin ağladı. Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak'ın anlattıklarından: 1938 yılı Kasım ayının 10'uncu günü saat 09.00... Gözleri kapalıdır, göğsü sürekli inip, çıkmaktadır. Sağ tarafta başı ucunda operatör Mim Kemal duruyor; Dr. Kamil Berk başını onun omuzuna dayamış hıçkırıyor. Prof. Dr. Muhtar Özden kendinden geçmiş gibi odanın içinde ağlayarak dolaşıyor. Bir taraftan da hafif bir sesle devamlı olarak "Aman yarabbi, aman yarabbi" diye söyleniyor. Saygı duruşu Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak ile Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe, yatağın ayakucunun sol tarafında duruyorlar... Onların da gözleri yaşlı... Ali Kılıç da onlar gibi... Ellerini kavuşturmuş son saygı duruşunda. Hizmetlilerden Mehmet Mete, Rıdvan Gürarı, Rıza Tığlı ile Binbir (Binnaz) Hanım bir kenara çekilmişler... Diz çöktü Saat 09.05... Atatürk birden gözlerini açtı, başını sert bir hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra tekrar önceki durumuna getirdi... Ve son nefesini verdi. Atatürk ölür ölmez, Genel Sekreter H. Rıza Soyak zaptedilemeyen hıçkırıklarla karyolanın yanına diz çöktü ve onun sağ elini ellerinin içine alarak öptü ve yüzüne sürdü. Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öptükten sonra yorganın altına koydu. Beyaz mendil Bu arada Prof. Dr. M. Kemal Öke Atatürk'ün açık gözlerini kapattı; Dr. Kamil Berk de G.M.K. (Gazi Mustafa Kemal) markalı beyaz bir mendille çenesini bağladı. Son Nöbet Defteri'ne de şöyle yazıldı: "Saat 09.05'te vefat etmişlerdir. İmzalar: Dr. A. Muhtar (Özden), Dr. Neşet Ömer İrdelp, Dr. N. Reşat Belger, Dr. H. (Hayrullah) Diker, (Dr.) Abravaya (Marmaralı), (Dr.) Mim Kemal (Öke)."
|