2005'e enflasyon ve cari açık kıskacı
Geçen hafta eylül ayı cari işlemler dengesi ve ekim ayı enflasyon verileri yayımlandı. ABD seçimleri ile petrol fiyatları oynaklaştı ve Başkan Bush 4 yıllığına yeniden işbaşına geldi. Bu haftanın en önemli ekonomik olayı ise 10 Kasım'da ABD Merkez Bankası'nın faiz oranlarını bir kez daha yüzde 0.25 artırmasının söz konusu olmasıdır. Böylece Amerikan faiz oranları yaklaşık altı aylık zaman diliminde yüzde 1'den yüzde 2'ye yükselmiş olacak. Dünyada fon akımlarını ve likiditeyi etkileyen ABD faiz artırımının devam etmesi, Türkiye'nin de borçlanma maliyetini yükseltecek, cari açığının finanse edilmesini zorlaştırabilecek. Petrol fiyatlarının artmasıyla nelerin olabileceğinin en iyi kanıtını ekim ayı enflasyonunda gördük. Yüzde 5'lik akaryakıt zammı, sonunda tüketici fiyatlarının da başkaldırmasını beraberinde getirdi. Altı aydan bu yana toptan ve çekirdek enflasyon yükselişe geçmişti. Tüketici enflasyonunun da bu kervana katılması halinde enflasyonda düşüş görüntüsü bozulacak. Geçen hafta yayımlanan cari açık ve enflasyon verilerinden, ileriye yönelik ciddi sinyaller çıkarmak mümkün.
Krizsiz daralma zor Önce cari açıktan başlayalım. Bu yıl 7.6 milyar dolar hedeflenen cari açık son olarak 2005 Programı çerçevesinde 14.4 milyar dolar olarak tahmin edildi. Tam yüzde 100 sapma var. 300 milyar dolarlık GSMH'ye oranı ise yüzde 4.8'e geliyor. Bugüne kadar finanse edilebildiğine göre şimdilik sorun yok. Ama ileride potansiyel sorun olarak hep duracak. Yeni yıl için hedeflenen cari açık 10.6 milyar dolar. Buna göre ihracatın artması, ihtalatın hız kesmesi, büyümenin yüzde 10'dan yüzde 5'e düşmesi gerekiyor. Özel tüketimin ve özel yatırımların dramatik şekilde daralması da gerekiyor ki, bu küçülme olabilsin. Peki bunlar olabilir mi? Son yılların GSMH artışları bize kriz olmadan böyle bir daralmanın mümkün olamayacağını gösteriyor. Yüzde 8 düzeyindeki büyüme hızının yarı yarıya düşmesine en iyi örnek 1998 yılı. Ancak bu örnekte de, yılın ilk yarısı yüksek büyüme, ikinci yarısında daralma söz konusuydu. Yani Rusya krizinin etkisiyle yarı yılın küçülmesinden dolayı yılın toplamında yüzde 3.9'luk büyüme gerçekleştirilmişti. 1999 malumunuz, 2000'deki büyümeyi 2001'de yüksek oranlı daralma izledi.
İlk kıskaç Şimdi diyelim ki, yüzde 10'luk büyümeden aşağı düşmeye başlayacağız. Ortalama yüzde 5'i tutturabilmek için yılın ikinci yarısında sıfır büyümenin olması gerekir. Bunun başka türlü bir izahı zor. Mevcut koşullarda ne olacak ki, büyümeyi yaratan özel yatırımlar, özel tüketim, ithalat çok hızlı bir şekilde daralsın. Ancak krizle daralır. Üstelik gelecek yıl kamu yatırımları reel olarak artacak. Büyümenin sürmesi, cari açığın devam etmesi anlamına geliyor. O zaman 10.6 milyar dolarlık hedefin tutturulması zor. Ancak bu yılki düzeylerinde gerçekleşebilir. Bu durumda cari açık sorunu ve baskısını ekonomi hissetmeye devam eder. Dünyada faizlerin daha artacağı, petrol fiyatlarının yükselme ihtimalinin olduğu bir yılda yüksek cari açık ekonomiyi bir taraftan kıskaç altına alacak.
Kurun çıpa görevi Üstelik bu düzeyde bir cari açık verilebilmesi için finanse edilmesi, bunun için kurun artmaması gerekiyor. Bitişikteki tabloda var. 2002 yılından itibaren kurun enflasyonu düşürmede çok önemli bir çıpa görevi üstlendiği görülüyor. Son üç yılda kur gerilemesi enflasyonu peşinden sürüklemiş. Buna karşılık ekonomi ile birlikte cari açık büyümüş. Daha önceki yıllarda da yüksek kur, yüksek enflasyon sarmalı sürüp gitmiş. 2005'te de kurun artmaması veya düşmesi durumunda cari açığın büyüklüğünü devam ettirmesi ekonominin başka alanlarını sıkıştıracak. Düşük kur nedeniyle ihracata çalışan kesimler zorlanacak. Kâr marjları azalacak veya verimliliklerini daha da artırmak zorunda kalacaklar. Bu da, reel ücretler ve istihdam üzerindeki baskının devam edeceği anlamına geliyor. Enflasyon kıskacı da yarına kaldı.
Sonuç "Çözüm vardır ama bu kadar ölüye değmez" Oscar Wilde
|