| |
|
|
Hangisi öncelikli: Bilgi mi, fikir mi?
O ünlü sözü tersine çevirip, "Fikir sahibi olmadan, bilgi sahibi olunamaz" dedik ya.. Birçok okurumuz şaşırmış. İtiraz ediyorlar: "Olmaz öyle şey; önce bilgi, sonra fikir..." Bu konu bazılarına ilk bakışta anlamsız gelebilir. Halbuki. "Tavlanın ne kadarı şans, ne kadarı beceri" tartışmasının ardında nasıl istatistiğin gündelik hayatla ilişkisi varsa... "Bilgi mi öncelikli, fikir mi" tartışmasının ardında da bilim felsefesinin en önemli sorularından biri yatıyor. Basitçe ifade edersek.. * Bir taraf şöyle düşünüyor: Bilgilerin birikmesi fikre yol açar. * Diğer taraf ise şöyle: Fikir olmazsa bilgi üretilemez. Ben ikinci öbekte yer alıyorum. Şöyle: Canlı ve cansız doğasıyla, toplumu, tarihiyle, fiziğiyle, kimyasıyla evren sonsuzdur. Bu sonsuz evrenin bilgisi de sonsuzdur. O halde bilgi edinmek için önce bu sonsuzluğun belli bir bölümüne bakmamız gerekir. İyi ama nereye bakacağız? Ve niye oraya bakacağız da, başka bir yere bakmayacağız? Demek ki önce bir fikre ihtiyacımız var. Peki bu 'fikir' nereden geliyor? Cevap: İhtiyaçlardan, inançlardan, dilden, ideolojilerden, çıkar çatışmalarından, hatta psikolojik takıntılardan... Mesela... Bir kişi önce hayattaki eşitsizliklerden rahatsızlık duyar. Ardından bu dengesizliğin toplumsal kökenini aramaya başlar. Siz Marx'ın eserlerini okuduktan sonra sosyalist olan kaç kişi gördünüz? Çok basit bir örnek daha vereyim: Geminin kalkış saatlerini bildiğin için deniz yolculuğuna çıkmazsın; gemiyle seyahat etmek gerektiği için tarifeyi öğrenirsin. Olayın esası budur. Gerekirse ayrıntıya da gireriz.
|