İçimizden bir yiğit!
İnsan hakları raporunu yırtan arkadaşı kutlarım! "Kamu-Sen Genel Sekreteri" sıfatıyla "kamu"nun "sen"ine benine sekreter oldu. Eline, beline, diline hakim olmayarak, milleti sevindirdi. Damarlarımızdaki asil kanın öyle durduğu yerde kalmadığını, kaynayıp durduğunu, ülkeyi raporlarla enine, boyuna bölmek isteyenlerin hak ettikleri şamarı yiyeceklerini ispatladı. Asıl yakışan "yakma" eylemi olabilirdi, ancak, canlı yayın telaşında, kurul başkanının önündeki kağıtlara çift dalıp yırtma da şanlı tarihe geçti. Bu seri hareketin ağır çekimi tekrar tekrar oynatılmalı, pozisyon etraflıca değerlendirilmeli. Görülecektir ki, faul de yoktur, ofsayt da. Bal gibi gol. Parçalama, geçirme, haddini bildirme yanlısı kamuyu damardan tatmin etmiştir.
*** Soyadı "yokuş" olan bu medar-ı iftiharı, yeni sarp yollar, dik yokuşlar bekliyor. Sondan başlamak isterse, Avrupa Anayasası'nı yırtmak üzere Brüksel yolunu tutmalı, milliyetçi ateşiyle, hazır oradayken NATO antlaşmalarını da paramparça etmeli. Oradan mümkün olduğunca hızla New York'a geçmeli, Birleşmiş Milletler'de insan hakları beyannamesini köpeklere yedirdikten sonra, madem yırtıyor, IMF'nin yolunu da tutmalı. Lakin, bir insanın omzuna da bu kadar yük yüklenmez, derseniz; haklısınız. Hayır; NATO, IMF, askeri anlaşmalar, üslere ilişkin belgeler, CIA beslemesi yiğitler filan "milliyetçi" ruh da taşıyabileceğinden, sadece insanlar ve haklarıyla meşgul olmalı.
*** Orada birçokları kendilerini gördü. Öğrencinin şiir defterini yırtan öğretmenden, kızının günlüğünü parçalayan babaya... Karısını döven kocadan, töre katillerine... Çatlak sesleri susturan parti liderinden, muhaliflerini kovanlara... Mesleğine titizlenen gazetecisini kovandan, hakkını arayanı kapı önüne koyana... Ayrılan sevgilisini tehdit edenden, bizzat topuktan kurşunlayana... Katliam sanığıyken devlet hizmetinde kullanılandan, erini tokatlayana... Ya sev ya terketçiden, sözde devrimciyken kendi arkadaşını bile vurana... Komşusunu ihbar edenden, tribüne biber gazı sıkana... Düşünceyi mahkum edenden, kaba güçle susturana... Yeraltı babasından, yerin üstünde dışkı yedirene... Masumiyetlere bomba koyandan, işkenceden zevk alana... Tecavüzcüden, tacizciye... Parasıyla küstahlaşandan, makamıyla zorbalaşana... Odun kafasına bakmadan ırkıyla övünenden, başkalarının kimliklerini aşağılayanlara... Başı açık olana orospu muamelesi yapandan, başı kapalı olana hayatı zindan edene... Elin askeriyle işgal yaltakçılığı yapandan, sansürcü kafasıyla gazete çıkarana... Oruç tutmayanı suya atandan, oruç tutana en ufak saygıyı esirgeyene... Namus bekçisinden, din yahut Atatürk tekelcisine... Orada birçokları, tanıdı tanımadı, ama kendilerini de gördü.
*** Farklı olan kağıdı yırtmak yetmez. Asıl, haklar haklanmalı. Hakları haklanan insanlar haklanmalı. Bu "yokuş", içimizdeki zorba maçonun milli uyanışıdır! Ne iyi ettin, Fahrettin!
|