| |
|
|
Bir tezgâhtar.. Bir çuval incir..
Neşe ile girdik koca dükkânın kapısından.. Orhan, Ertekin, ben.. Bir eve lazım olan her şey var içinde.. Harika bir mağaza.. Orhan "Buraya ara sıra gelmek lazım.. İhtiyaç olmasa da.. Ne var ne yok diye" dedi.. "Niye karşıda da bir şube açmazlar ki" dedim ben.. Çocuklar gibi ordan oraya koşuyor, her şeye bakıyoruz. Görevli gençler nasıl sevimli, nasıl yardımcı.. Ertekin üç tane tuvalet paspası aldı, yerlere saçılmış bir tezgâhtan.. Ben bir iki eksik tamamladım.. Kasaya geldik. Mehmet arabayı itiyor.. İçinde üç parça mal.. Biz Orhan'la kasanın öte yanındayız.. Kasadaki kız, "Orada durmak yasak" dedi, ters ters.. Niye yasak belli değil. Yasak olduğunu gösteren bir işaret de yok. Zaten hepsi üç kalem mal.. Alıp ödeyip gideceğiz.. Kıza şaka yaptık, Orhan'la kahkahalar atarak.. "Sizi mi kıracağız" diye fırladık, yasak olmayan(!) yana.. Ertekin'in paspaslarını aldı eline.. "Bunlar böyle satılmaz.. Takımdır. Üç parça.. Naylon içinde.." Öyle bir eda ile söylüyor ki, sanki biz naylonları yırtıp içinden bunları aldık.. Müdahale ettim.. "Hamfendi, bunlar orada tezgâha böyle atılmış duruyor. Takım makım değil. Naylon falan da yok.. Buyrun gidip bakalım.." İnanmadı. Bizimle iki adım gelip durumu görmeye de yanaşmadı. Bir yerlere telefon etti.. Ne dedilerse, çekti paspasları önüne aldı.. Öyle güzel bir gün ki, keyfimizi kaçırma niyetimiz yok.. Gene gülerek "Peki kalsın" dedik.. Ödeme yapmak için kredi kartımı uzattım.. "Ben bir de kimlik görmek zorundayım Hıncal Bey" dedi ve film koptu.. Benim Hıncal olduğumu biliyor ve gene kimlik soruyor.. Niye?.. "Bakın hamfendi.. Bir iş, bir işlev için yapılır. Benim Hıncal olduğumu zaten biliyorsanız, bu kimlik başka neyi kanıtlayacak.. Laf olsun diye insanları zorlamaya, durduk yerde, gözlerimin içine bakarak 'Ben sana güvenmiyorum, bu kartı aşırmış olabilirsin' havası yaratmaya gerek yok" dedim.. İçimden gelen şey, aldığımız her şeyi bırakıp gitmekti. Yapmadım.. "Bir daha bu dükkâna gelenin.." diye bir küfür savurdum içimden.. Neşe ile başlayan bir öğleden sonrayı daha fazla karartmadan kaçtık oradan..
*** Niye anlattım bunları.. Mesele bu ülkenin en güzel, en yararlı dükkânlarından birini yapmakla bitmiyor.. Elemanları, hele müşteri ile yüz yüze gelen elemanları iyi seçmek, devamlı eğitmek gerek.. Bilmem nesi tutmuş gibi sinirli, takıntılı, huzursuz bir tezgâhtar, bir tek tezgâhtar, bir çuval inciri nasıl berbat ediyor, bilinsin istedim.. Bauhouse'a bir daha adımımı atar mıyım bilmem..
|