|
|
|
|
|
Bana yardım edin mösyö
|
|
Chirac'tan Erdoğan'a: Müzakerelere 2005'in sonbaharında başlansın ki ben de o arada AB Anayasası'nı referandumdan geçireyim.
Chirac, Schröder ve Erdoğan arasındaki Berlin zirvesinin tutanaklarına Fransa Cumhurbaşkanı'nın sıkıntısı aşağıdaki açıklıkla yansıdı.
1- MÜZAKERENİN TARİHİ AB Anayasası'nın referandumda kabulü çok önemli. Önce onu halledeyim, ondan sonra da 2005 sonbaharında müzakerelere başlayın.
2- REFERANDUM SORUNU Neden üyeliğinizin referanduma gitmesini mesele ediyorsunuz? 10-15 yıl sonra kimin hayatta olacağı belli mi? Ya Türkiye'nin ne yapacağı?
3- TÜRBANI ANLATMAYIN 17 Aralık'ı atlatıncaya kadar başörtüsü yasağı eleştirisini gündeme getirmeyin. Çünkü Fransız kamuoyunda bu konuda büyük hassasiyet var.
4- ARAMIZDA KONUŞALIM Partimde bile bana büyük muhalefet var. Fransız kamuoyunun ikna edilmesi konusunda yardımcı olun, eleştirilerinizi doğrudan bana iletin.
Berlin'de "French Kiss"
"Size yardım edebilmem için, bana yardım edin mösyö! 17 Aralık'a kadar, Fransızlar'ın çok hassas olduğu başörtüsü konusunda medyaya konuşmayın, eleştirilerini bana söyleyin". "Referandum önerisini neden mesele ediyorsunuz? 10-15 yıl sonra kimin ne olacağı belli değil. Belki o tarihte ben olmayacağım ve Türkiye çok farklı bir noktada olacak".
Berlin'de hafta başında gerçekleşen üçlü Fransa-Almanya-Türkiye zirvesinde, Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, açıksözlü bir üslupla Başbakan Tayyip Erdoğan'dan Fransız kamuoyunun Türkiye konusunda ikna edilmesi için destek istedi. Chirac, "Lütfen 17 Aralık'a kadar türban gibi Fransız kamuoyunun hassas olduğu konuları gündeme getirmeyin" dedi. Görüşmeden haberdar olan çevreler, Fransız liderin üslubunu "Bana yardım edin ki, ben de size yardım edebileyim" diye yorumladı. SABAH, Airbus anlaşması için Berlin'de buluşan Chirac, Erdoğan ve Şansölye Gerhard Schröder'in, kapalı kapılar ardında yaptığı Avrupa pazarlığının içeriğini öğrendi. Türkiye'nin kader toplantısına üç liderin dışında Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Fransız Başbakanı Jean Pierre Raffarin, Erdoğan'ın danışmanı Cüneyd Zapsu ve Schröder'in danışmanı da katıldı. Üç dilde simultane tercüme yapılan zirvede Schröder ve Erdoğan arasındaki Almanca- Türkçe tercümeyi Cüneyd Zapsu üstlenirken, Chirac ve Schröeder de kendi tercümanları aracılığıyla Fransızca-Almanca ve Fransızca-Türkçe tercümeyle diyalogları takip etti.
"BANA YARDIMCI OLUN" Toplantının içeriğinden haberdar olan kaynaklara göre, kameraların önünde Erdoğan'la fotoğraf vermekten kaçınan Chirac, üçlü zirvede son derece dobra konuşarak Erdoğan ve Gül'e Türkiye'nin AB kaderini etkileyecek dört kritik mesaj verdi: 1. Fransız kamuoyunun ikna edilmesine yardımcı olun.. 2. Fransız kamuoyunun hassas olduğu türban konusunu gündeme getirmeyin 3. Eleştirilerinizi medya aracığıyla değil, doğrudan bana iletin 4. Müzakereler Avrupa anayasasıyla ilgili oylama sonrasında 2005 sonbaharında başlasın.
"BELKİ BEN OLMAYACAĞIM" Fransız kamuoyunda ve partisinde Türkiye karşıtı tavırdan söz eden Chirac, Erdoğan ve Gül'den bazı detaylara odaklanmamalarını ve 17 Aralık'a kadar Fransız kamuoyunda gerilim yaratacak konulardan kaçınmalarını istedi. Chirac, daha önce ortaya attığı "Türkiye referandumu" önerisine Ankara'dan gelen sert tepkiyi de gündeme getirerek, "Referandum teklifini neden şimdiden mesele ediyorsunuz? 10-15 yıl sonra kimin hayatta olacağı belli değil. Belki ben olmayacağım. Türkiye farklı bir noktada olacak" dedi. "Medya aracılığıyla konuşmayalım, eleştirilerinizi doğrudan bana söyleyin" derken, özellikle başörtüsü konusuna dikkat çeken Chirac, Fransız kamuoyunun bu konuda hassas olduğunu hatırlattı. Erdoğan da, Chirac'ın "medyaya konuşmama" önerisini sıcak karşıladı, buna karşın, son Fransa gezisinde bu konuda verdiği demecin, basın toplantısında kendisine yöneltilen soruya cevap olduğunu da kaydetti. Erdoğan geçen hafta Fransa gezisinde yaptığı basın toplantısında, bir gazetecinin Türkiye'deki başörtüsü yasağına ilişkin sorusu üzerine, ''Türkiye'de bu konuda halka yönelik bir yasak olmadığını, ancak öğrencilere yönelik böyle bir uygulama olduğunu'' belirtmiş, fakat insanların inançlarının gereğini yerine getirmesine saygı göstermek gerektiğini söylemişti.
"TARAMA" BİRKAÇ AY SÜRER Dışişleri Bakanı Gül de, AB'nin müzakere başlıkları açmak için öngördüğü "tarama süreci" ve İlerleme Raporu'nda müzakerelerin "ucu açık olacağı" şeklindeki ifadelere, Ankara'nın itirazlarını dile getirdi. Chirac "Türkiye'ye tarih verilecek", Schröder ise "Bakın müzakereler başlayacak ve bu müzakereler Türkiye'nin tam üyeliği için olacak" sözleriyle Erdoğan ve Abdullah Gül'e güvence vermeye çalıştı. Bu arada, Alman lider de Fransız kamuoyunun ikna edilmesi konusunda Türkiye'nin daha aktif olması ve Fransa'da bir halkla ilişkiler kampanyası yürütmesini istedi.
TÜRKİYE'NİN AB KADERİ Chirac, Fransa'da bu yıl oylanacak Avrupa anayasasının Fransa ve Avrupa için önemine değinerek "Anayasa reddedilirse genişlemeyi unutun" sözleriyle Türkiye'nin AB kaderini Fransız anayasa referandumuna bağladı. Fransa, dün Roma'da imzalanan Avrupa anayasasını bu ilkbaharda ve muhtemelen Mayıs ayında halkoylamasına sunmayı planlıyor. Chirac hükümeti, Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik tepkinin Avrupa anayasası oylamasını olumsuz etkileyeceği korkusuyla Türkiye ile müzakerelerin anayasa oylamasından sonra başlamasını istiyor. Bu yüzden toplantıda Chirac ve Schröder, Fransız anayasa referandumunu etkilemesin diye müzakerelerin 2005 sonbaharında, Ekim-Kasım civarı başlamasını önerdi. Erdoğan ise müzakerelerin 2005 başında başlamasını teklif ederek "Erken başlarsa, sıra sizin anayasa referandumuna geldiğinde tartışma bitmiş olur" dedi. Schröder ise bu teklife gülerek Türkiye için birkaç aylık "tarama süreci" gerektiğini hatırlattı. Abdullah Gül'ün "Ama bu yıllar sürebilir" diyerek tarama süreciyle ilgili kaygılarını dile getirmesi üzerine Schröeder, bu sürecin "yıllar" değil "birkaç ay" anlamına geldiğini söyledi.
KREUTZBERG'DE EV ZİYARETİ Zirve sonrasında Chirac ve Raffarin Paris'e dönerken, Schreder Başbakan Erdoğan ve Abdullah Gül onuruna bir akşam yemeği verdi. Başbakan, daha sonra Berlin'den havaalanına giderken basın mensuplarını atlatıp, kentin ünlü Türk mahallesi Kreutzberg'e uğradı ve gezisinin son durağı olarak burada sıradan bir Türk ailesini ziyaret etti. Baba dışında ziyaretten habersiz olan aile fertleri, karşılarında Türkiye Başbakanını görünce şaşırıp çok heyecanlandılar. Erdoğan, Türk aileyle çay içtikten sonra Ankara'ya hareket etti.
|
|
|
|
|
|
|
|
|