|
|
|
|
|
|
Türkiye AB için özel bir vaka
Sabah'ın sorularını yanıtlayan AB Türkiye Temsilcisi Kretschmer, Türkiye'nin çok çalışması, AB'yle diyaloğu ilerletmesi gerektiğini söyledi Kretschmer, "Türkiye AB için özel bir vaka. AB daha evvel bu kadar büyük bir ülke almadı. Dolayısıyla Türkiye'ye özel uygulama normal" dedi Kretschmer, Didem Özkan İçöz'ün sorularını yanıtladı..
Avrupa Birliği Türkiye Temsilcisi Hans Jorg Kretschmer, Türkiye'nin AB'ye üyelik için kurallara göre oynaması ve çok çalışması gerektiğini söyledi. Kretschmer, AB İlerleme Raporu, Aralık zirvesi ve müzakere sürecine ilişkin SABAH'ın sorularını yanıtladı. Yönelttiğimiz sorular ve yanıtları şöyle:
AB Komisyonu'nun Türkiye İlerleme Raporu için ne düşünüyorsunuz? Çok doğru, tarafsız ve adaletli bir rapor. Daha politik bir dokümanter olan tavsiye raporunun da çok dengeli ve gerçekçi olduğunu düşünüyorum. Bu rapor sonuç olarak Türkiye açısından çok pozitif bir rapor, özellikle de müzakerelerin başlatılmasının tavsiye edildiği göz önünde bulundurulunca.
ARALIK'TA TARİH VERİLİR Raporda Türk kamuoyunu rahatsız eden bazı konular var, bize diğer aday ülkelerle eşit davranılmadığı, Helsinki'de verilen sözlerin tutulmadığı düşünülüyor. Örneğin, raporda müzakereleri başlatma ve bitirme hedef tarihi verilmemiş olması... Son katılan 10 Doğu Avrupa ülkesinde de müzakerelerin bitmesi için hedef tarih belirlenmemişti. Şimdi katılacak olan Bulgaristan ve Romanya için bir ayrıcalık yapıldı, çünkü onlar diğer 10 ülke kadar olgunlaşamadığı için, son raporlarında 2007, en geç 2008'de katılmalarının hedeflendiği belirtildi. Türkiye raporunda da müzakerelerin aşağı yukarı ne kadar süreceği belirtiliyor, Türkiye'nin AB'nin finans perspektifi belirlenene kadar üye olamayacağı söyleniyor. Bu da 2013'e kadar en az müzakerelerin süreceği demek oluyor. Aralık'ta Türkiye'ye başlama tarihi verilecektir.
Bir diğer eşitsizlik ise bize denetleme süreci uygun görmeleri. Dışişleri Bakanı da bu konuyu Türkiye'ye farklı uygulama olarak algıladı. Ama buradaki amaç, Türkiye'nin yerine getirmesi gereken kriterlerin sadece kağıt üzerinde değil, gerçek hayatta da yerine getirilmesini sağlamak. Bu, Helsinki'de alınan karara ters değil. Türkiye'nin, yine diğer ülkelerle aynı kriterleri, ama üye olmadan yerine getirmesi bekleniyor.
Raporda müzakerelerin askıya alınma ihtimalinden de bahsediliyor. AB ülkelerinin her birinin üyeliği, AB'nin kurallarına aykırı bir harekette bulunduklarında, askıya alınabilir. Zaten bu çok ciddi durumlarda gerçekleşebilecek bir durum.
TURİST DEĞİL, İŞÇİ GÖÇÜ Raporda problemli gösterilen 3 başlık için (Tarım, Bölgelerarası farklılıkların azaltılması, Serbest Dolaşım) Türkiye'ye özel hükümler getirilebileceği belirtiliyor. Diğer adaylar için böyle bir uygulama yapılmadı. Burada 2 konu var. Birincisi tarım ve bölgesel politika için maddi açıdan geçiş sürecinden bahsediliyor. Örneğin, son katılan 10 ülkede oldu. İşçilerin serbest dolaşımını, üye ülkelerin 7 seneye kadar engelleyebilmesi konusunda anlaşıldı. İkinci konu ise, işçilerin serbest dolaşımı konusunda kalıcı engelleme yapılabilmesi. Ama bu zaten sadece bir fikir, müzakereler sırasında gündeme gelecek bir konu. Eğer işçi göçünün tehdit oluşturduğu bir ülke varsa, o ülke Türkiye'den gelebilecek işçi göçünü engelleyebilecek, anlamına geliyor. Burada bahsedilen işçilerin göçü; turistlerin, iş adamlarının değil.
YAPACAK ÇOK ŞEY VAR 31 başlığın her biri için her ülkenin onayının gerekmesi konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu da diğer ülkelerin raporlarında yer almıyordu. Raporda böyle söylendiğinin farkında değilim. Ama sonuçta müzakereler Türkiye ve AB Komisyonu arasında değil, Türkiye ile 25 üye ülke arasında geçiyor. Dolayısıyla Türkiye'nin müzakereleri her ülke tarafından onaylanmak zorunda. Komisyon'un bunu belirtmesine de sevindim, çünkü bu gergin bir politik ve kültürel bir diyalog olacak Türkiye için. Türkiye bununla farkına varmalı ki, bir an evvel atılması gereken adım, üye ülkelerle ilişkilerin geliştirilmesi, iyileştirilmesidir. Biliyorsunuz, AB ülkelerinin çoğunluğunun kamuoyu Türkiye'nin üyeliğine karşı ya da şüpheyle yaklaşıyor. Bunun düzeltilmesi için çok çalışılması lazım. Bu uygulama da bu yönde çok yararlı olacaktır.
Fransa şimdiden referandumdan bahsetmeye başladı bile. Türkiye için üyelik yerine, ayrıcalıklı ortaklık fikirleri bile savunuldu. Böyle bir fikir Komisyon'un görüşü değil. Aralık'ta karar çıkarsa, üyelik için müzakere süreci kararı çıkacak, başka bir statü için değil. Türkiye'nin şimdiden ayrıcalıklı bir statüsü var bile, en başta üye olmadan Gümrük Birliği'nde. Başka hiçbir ülkede bu yok. Şu bir gerçek ki Türkiye'nin yapması gereken çok şey var. Bu çok zor ve uzun bir dönem olacak. Hatta zamanla Türkiye'nin AB'ye üyeliği için halkın desteği de zamanla azalacak. Çünkü, bu süreç bir çok fedakarlık gerektiriyor. Yeri gelecek, tarım gibi sektörlerde işsizlik çok artacak, bunlar halkın hoşuna gitmeyecek.
TÜRKİYE EN BÜYÜK ÜLKE Bir de üyeliğimizin kesin olmadığı görülüyor raporda. Müzakerelerin sonunun açık olduğu söyleniyor. Halbuki Helsinki Zirvesi'nde "Üyelik Türkiye'nin kaderidir" denilmişti. Tavsiye Raporu'nda da, Türkiye'nin üye olmasa da, AB kurumlarına demirli kalması öneriliyor. Bu ne demek? Evet bu rahatsızlığı başka ağızlardan da duydum. Ama asıl bakılması gereken, Komisyon'un sonuç olarak Türkiye ile müzakerelerin başlamasını tavsiye eden kısmı. Tavsiye Raporu politik bir rapor. Bunun gibi cümleleri gereğinden fazla önemsemeli, bunlar müzakerelerin temelini oluşturan cümleler değiller.
Bu durumda siz Türkiye'ye her bakımdan raporda adil davranıldığını düşünüyorsunuz. Evet. Bence, Tavsiye Raporu'nda "müzakerelere başlansın" denmesinin dışındaki en önemli şey, "Türkiye'nin müzakereler bitmeden iyi bir İlerleme Raporu'na sahip olmasını istiyoruz" denilmesi. Bu şu demek, Türkiye rolünü kurallara göre oynayacak. Türkiye AB için özel bir vaka. Türkiye AB'ye girdiğinde belki de en büyük üye ülke olacak. AB daha evvel bu kadar büyük bir ülke kabul etmedi. Türkiye'yi bir Litvanya ya da Slovenya ile karşılaştırmak doğru değil. Dolayısıyla Türkiye için bazı uygulamalar anlaşılabilir ve mantıklı. AB'nin diğer deneyimlerinden aldığı dersler de etkili oldu.
Didem ÖZKAN İÇÖZ
|
|
|
|
|
|
|
|
|