Keşfin keşfi
Dünyanın herhangi bir yerinde, hatta Latin Amerika'da, salaklaştırıcı tarih dersi müfredatına tabi olmuş bir çocuk ya da yetişkin için tuhaftır... Durup dururken, 2004 yılında, Venezüella diye bir ülkede, birilerinin halat bağlayıp Kristof Kolomb'un heykelini alaşağı etmesi. En kuvvetli kalemlerle yazılmış, dünyanın her köşesinde her boydan öğretmenlerle belletilmiş, kuşaklar boyu milyarlarca insanın zihnine, hafızasına nakşedilmiş bir tarih silsilesinin yerle bir edilişi. "Sömürgecilik"i keşif diye okutan baş aşağı kafa, bugün de "işgal"i özgürleştirme olarak pazarlar. O yüzden, "yerli"nin, mesela Venezüella diye bir yerde, 500 küsur yıl sonra "tarih"e isyanı, hem çok gecikmiş, hem de çok güncel olur. Başka bir hayat, inanç ve dünya anlayışıyla başkalarının topraklarına girip onları "medenileştirmek" asırlar boyu "keşif" olarak belletilerek aşırı onurlandırıldı. Avrupa merkezli "tarih yazımı", kültür, silah ve ekonomi gücüyle, tarihi hiç de böyle bellemek zorunda olmayanlara da kabul ettirildi.
*** Kendi ülkenizde, siz ve okul sıralarından gelip geçen milyonlarca kişi, "Kristof Kolomb Amerika'yı keşfetti. Lakin farkında değildi. Hindistan zannediyordu. Sonra Amerigo Vespucci burasının yeni bir kıta olduğunu keşfetti. O yüzden oraya Amerika dendi" diye bir hap yutmuyor mu? Bakın, Kolomb, kendi notlarıyla, nelerin farkında idi: "Bu kral ve beraberindekiler analarının onları doğurduğu gibi çırılçıplaktılar. Ne zenci ne de beyazlar. Ellerinde ne varsa, önerdiğimiz herhangi bir ıvır zıvır karşılığında veriyorlar. Karşılık olarak kırık çanak ya da cam parçalarını bile kabul ediyorlar. Azla azımsamadan, derhal ellerindeki her şeyi veriyorlar. Başkalarının malında hiç gözleri yok. Altın da veriyorlar, su kabağı da." Sömürgeciler onlara din verdi, isim verdi, medeniyet verdi, alfabe ve piyasa ile salgın hastalık ve ölüm verdi. Karşılığında topraklarını, madenlerini, altınlarını, ürünlerini, dillerini, inançlarını, hafızalarını, canlarını, köleleştirilmiş emeklerini aldı; yani çaldı. "Sömürgecilik Tarihi"nde (İmge Yay.) Marc Ferro'nun anlatımıyla, yerliler bir şey almaya kaktıklarında ise, Kolomb bu "hırsızlar"ın burunlarını, kulaklarını kestiriyordu. Ve tarih bütün bunları "keşif" diye yazdı. Misal, Venezüella'nın ortasına Kolomb'un heykelini oturttu. 19'uncu yüzyıl ortalarına kadar sömürgecilik, sonraki yüzyıl "demokratik ülkeler"in büyük şirketleri ile büyük devlet adamlarının, ordu ve istihbaratlarının gölgesinde semirmiş diktatörlerle heykel korundu. Dünyanın her köşesinde, milyarlarca insanın beynine, gökten inmiş bir tanrı gibi, "Kolomb kaşifliği"nin heykeli çöreklendi.
*** Şimdi, orada... "Kolomb'un Güney Amerika'da karaya ilk ayak bastığı topraklar"da... Adını, 1499'da, su üstüne oturtulmuş kulübelerde yaşayan yerlileri görüp "Burası küçük Venedik, yani Venezüella olsun" diyen Alonso de Ojeda'dan almış ülkede, bir halat darbesiyle o tarih anlayışına isyan ediliyor. Ne kadar geç ve ne kadar zamanında! Bunu hala "keşif" diye bellemeye devam mı edeceğiz? Bu ne bilgi, bu ne cehalet!
|