4 HAFTADA 4 HABER
Yunan TV'lerinin haber bültenlerine katılanların ağız dalaşını izlemekten haz duyduğumu kabul etmem gerekiyor
Çok eskiden atv'de Ali Kırca'nın ana haber bültenine davet ettiği kişilerin tam 45 dakika boyunca sorgulanmalarından, geriye kalan 10 dakikalık dilimde haber oluşturan olayların şöyle birer cümleyle geçiştirilmesinden yakınırdım... Ve "Bu ne biçim habercilik kardeşim" deyip, sorgulanması gereken kişi için haber programlarından sonra ayrıca bir "sohbet" programı yapılması gerektiğinden yola çıkarak, Yunan TV kanallarının haber bültenlerini ve hemen ardından yayınlanan "sohbet" programlarını örnek gösterirdim. Aradan geçen zaman içinde Yunan TV'lerindeki haber bültenlerinin Ali Kırca'nın o dönemlerdeki haber bültenlerinden daha da ileriye giderek; bir değil 5-6 kişiyi stüdyoya davet edip, tek bir konuyu işlemeye başladıklarını dehşetle izlemeye başladım. Yunan TV'lerinin haber bültenlerinde 4 haftada 4 konu işlendi... Geri kalan haberler şöyle birer cümleyle geçiştirildi. Dört hafta önce, aralarında İskenderiye Patriği'nin de bulunduğu 17 kişinin ölümüne yol açan askeri helikopterin düşüş nedenlerinden çok; helikopterin düşmesi ile aranmaya başlanması arasında geçen 1.5 saatlik zamanın niçin hay beye harcandığını her gün birer ikişer saat işleyen Yunan TV'leri, hemen ertesi hafta, hangi bakanın oğluna torpil yapılarak bir üniversiteden diğerine transfer olduğunu her gün enine boyuna işledi. Bir bakanın ve ana muhalefet sözcüsünün istifasına neden olay bu medyatik "büyük" olay; tabii ki askeri helikopteri tek bir celsede unutturdu. Üçüncü hafta ise, engellilerin olimpiyatlarını izlemek için Atina'ya gelmekte olan bir otobüsün, karayolunda bir kamyonla çarpışmasından sonra içindeki 7 lise öğrencisinin ölümü, yine her gün birer ikişer saatlik haber bültenlerinde; kara yolları yetkilileri, trafik memurları, TIR ve otobüs şoförleri, kurban giden çocukların anaları babaları, Ulaştırma eski ve yeni bakanları tarafından "derinlemesine" ele alındı. Ve doğal olarak "bakan çocuklarına torpil" haberlerini unutturuverdi... Dördüncü ve son hafta ise Savunma eski bakanlarının Rusya ve Almanya'ya sipariş edilen silah ve roketlerin maliyetinden "komisyon" alıp almadıkları yine aynı boyutlarda işlendi. Ve otobüs kazasına yol açan nedenler yine aynı hızla unutuluverdi...
HABERSİZLİKTEN SIKILDIM Türk-Yunan ilişkilerinin ve de Türkiye-AB ilişkilerinin "şimdilik" iyi yolda bulunduğu bugünlerde TV karşısına geçip, haber bültenlerine davet edilen kişilerin ağız dalaşlarını seyrederken bir haz duyduğumu kabul etmem gerekir... En çok sevilen dizilerden, sinema saatlerinden ve eğlence programlarından daha fazla "rayting" alan bu haber bültenlerinden sonra anladım ki, sade bir vatandaş, dünyanın hangi yerinde ya da kendi ülkesinde ne olduğundan çok; ortaya çıkan bir olayı istismar ederek, insanları birbirlerine düşüren ve kavga ettiren haber bültenlerine daha fazla ilgi gösteriyor. Böylece biz Atina muhabirleri, Türkiye için fazla önemi olmayan bu olayları siz okuyucularımıza aktarmak için haberini yapmak ya da yorumlamak gibi "ince" ve "külfetli" bir işle uğraşmadık. Bu habersizlik içinde, bana çocukluğumun İstanbul'unu, eski apartman kokularını, devrimcilik heyecanını, "Ben kimim" soruşturmalarımı anımsatan elimdeki Orhan Pamuk'un "Kara Kitap"ını bitirmek ve üç ay önce motosikletten düşmemek için sarf ettiğim kuvvetten incinen omuz kaslarımın fizik tedavisini yaptırmak için kendime iyi bir fırsat bulmuşken; beni her gün acımasızca arayan dış haberler müdirem Burcu'ya "Abla valla bi şey yok" demekten hem utanmaya hem de sıkılmaya başladım..
|