1896'dan Bu Yana Olimpiyatlar
1896 Olimpiyatları'nı izleyen Avusturyalı gazetecinin notlarını bugünle karşılaştırmak gerekir
İlk çağdaş Olimpiyatlar bilindiği gibi 1600 yıl sonra yani 1896'da Atina'da düzenlendi. Fransız araştırmacı Baron Pierre de Coubertin'in ortaya attığı fikir İÖ 776'dan İS 393 yılına kadar antik Yunan'da düzenlenen Olimpiyat oyunlarını yeniden canlandırmaktı. Coubertin'in bu fikri dünya ülkeleri tarafından kabul görünce ilk çağdaş Olimpiyatlar'ın, ana vatanı Yunanistan'da düzenlenmesine karar verildi. Aradan geçen 108 yıldan sonra Olimpiyatlar döndü dolaştı yine Atina'ya geldi. İki Atina Olimpiyatı arasında geçen zaman içinde dünyada, insanoğlunun anlayışında, ticarette ve her şeyde önemli değişiklikler oldu.. Bakın 1896 Atina Olimpiyatları'nı Avusturya'nın Neue Freie Zeitung gazetesi için izleyen gazeteci Constatin Christomano ilk çağdaş Olimpiyatlar'ın açılış törenini 17 Nisan 1896 tarihli gazetesine nasıl anlatmış: "Olimpiyat oyunlarını ağırlayan Panathinaikos Stadyumu'ndaki açılış törenleri saat 15.00'te başladı. Atina, antik çağlardan bu yana ilk kez bu denli coşku içindeydi. Yerliler ve yaklaşık 20 bin kadar yabancı, stadyumu sabah saatlerinden itibaren doldurmaya başlamıştı. Stadyumun içini dolduranların oluşturduğu manzara çok ilginçti. Altın sırmalı, beyaz şapkalı, bellerinde kılıçlı subaylar, kırmızı fesli, altın fiyong'lu Atinalı aristokrat hanımlar, bağırarak konuşan Amerikalılar, el işaretleriyle konuşan İtalyanlar, mavibeyaz hasır şapkalı Macar'lar, silindir şapkalı beyler.. Herkes sevinçli; herkes heyecanlıydı. Stadyumun önüne gelen atlı arabalar o kadar çoğalmıştı ki uzun kuyruklar oluşturmaya başlamışlardı. Hınca hınç dolu tramvay ve halk otobüsleri Yunan bayraklarıyla süslüydü.." Aradan geçen 108 yıl sonra 2004 Atina Olimpiyatları'nın açılış töreni ise şahsen ben şöyle gördüm: "...Olimpiyat oyunlarını ağırlamak için inşaa edilen 28 stadyumun en görkemlisi olan Olimpiyat Stadyumu'ndaki açılış töreni saat 20.45'te başladı. Atina 1896'dan bu yana ilk kez bu denli coşkuluydu. Sayıları 100 bini geçen yerli ve yabancılar stadyuma iki saat önce gelmek zorundaydı. Çünkü teker teker güvenlik kontrolünden geçiyorlardı. Stadyum sahasının ve seyircilerin oluşturduğu manzaralar çok ilginçti. Sahanın içinde yapay bir göl vardı. Rengarenk giyinmiş Amerikalılar, yüzleri boyanmış İtalyanlar, şortlu, t-shirt'li Macar erkeklerin yanında, kolları döğmeleri, kulak, dudak ve burunlarında küpeleri, rengarenk boyanmış saçlı kadınlar; hep birlikte kendi uluslarının bayraklarını sallayarak sloganlar atıyordu. Herkes sevinçli herkes heyecanlıydı. Güvenlik nedenleriyle stadyumun 5 km önünde duran sıra sıra otobüsler yolcuları indirdikten sonra park etmek için uzun kuyruklar oluşturuyordu. Hınca hınç dolu olan metro ve otobüsleri, Coca-Cola, Heineken, Mac Donalds gibi sponsor firmalarıyla süslüydü." Christomano tasfir yazısının başka bir bölümünde şunları yazmış: "Antik Yunan'da Likourgos'- un inşaa ettiği Panathinaikos Stadyumu baştan aşağı mermerle kaplanmış; parıltısı, gözleri kamaştırıyordu. Stadyumun girişi mis gibi kokan çiçeklerle donatılmış dünya ülkelerinin bayrakları dalgalanıyordu. Bu mermer stadyumda otururken, antik Yunan ve Roma çağındaki insanların da aynı stadyumda aynı tribünlerde aynı şekilde oturduklarını ve bir ihtimalle aynı şeyleri konuştuklarını düşündükçe bir tuhaf oluyorum. Atina kentinin koruyucu meleği Tanrıça Athena bugün buraya inmiş olsa gerek."
HAMBURGER KOKULARI ARASINDA 108 yıl sonraki manzara ise şöyleydi: "Ünlü İspanyol mimar Santiago Calatrava'nın hayal gücüyle inşaa edilen Olimpiyat Stadyumu baştan aşağı plastik koltuklarla doluydu. Gece vakti yanan yüzlerce projektörün yanı sıra fırlatılan binlerce havai fişeğin parıltısı gözleri kamaştırıyordu. Stadyumun girişinde de sponsor firmalarının bayrakları dalgalanıyor; mis gibi hamburger kokuyordu. Bu görkemli stadyumun basın tirübününde otururken antik Yunan ve Roma çağındaki insanların aynı nizamdaki tirübünlerde aynı şekilde oturduklarını ancak büyük bir ihtimalle aynı şeyleri konuşmadıklarını düşündükçe bir tuhaf oluyorum. Atina kentinin koruyucu meleği Athena bugün buraya inmiş olsa ne düşünür acaba?" Meslektaşımız Christomano 108 yıl önceki yazısını şöyle sürdürüyor: "Stadyumun içinde 80 bin kişi var.. Ancak stadyumun etrafını çevreleyen tepeler de 2 drahmi'lik bilet alamayan seyircilerle dolup taşıyor. Stadyumun giriş kapısını zorlayan yüzlerce kişi ise askerler tarafından binbir güçlükle önleniyor. Nitekim mareşal üniformalı Yunan Kralı Georgios ve ailesi stadyuma girer girmez borazanlar çalmaya başladı. Atletizm sahasında sıra sıra dizilmiş birçok bando takımı çeşitli marşlar çalıyordu. Kral, Olimpiyat oyunlarını resmen başlattı ve stadyuma büyük bir sessizlik çöktü. Taa ki borazanlar ilk yarışmayı takdim edene kadar... Seyirciler, borazanların ötmesiyle ayağa kalkmış sevinç naraları atıyordu, çoğu sevinçten ağlıyordu. Belli ki Olimpiyatlar'ın yeniden ana vatana dönmesine seviniyorlardı.." Oysa bugün şunlar oluyordu: "Stadyumun içinde 100 binden fazla insan var.. Ancak fiyatları 20 ile 750 Euro arasında değişen biletleri satın alamayanlar, olimpiyat oyunlarını evlerindeki TV'lerden seyretmekle yetiniyordu. Stadyumun önünden geçip de bileti olmayanlar polisler ve koruma görevlileri tarafından uzaklaştırılıyor; itiraz eden ya da "yan bakan" olursa karakola götürülüyordu. Stadyumun üzerinde uçan 2 adet zeppelin ve 5 helikopter ise şüpheli şahısları görüntülüyor ve bilgisayar sistemiyle anında karargaha bildiriyordu. Nitekim Pierre Cardin döpiyesli Atina Olimpiyat Komitesi Başkanı bayanla takım elbiseli cumhurbaşkanı Olimpiyat stadyumuna girer girmez bando-mızıka takımı olimpiyat marşını çalıyordu. Cumhurbaşkanı nitekim Olimpiyat oyunlarına start verdi ve stadyum tezahürattan çınlamaya başladı. Hemen ardından şov başladı. Yunanlılar'ın çoğu sevinçten gözyaşlarını tutamıyordu. Belli ki Olimpiyatlar'ın yeniden Atina'ya gelmiş olmasının yanısıra metro, tramvay, tren hatlarının döşenmesine, yolların ve meydanların restore edilmesine seviniyorlardı.." Christomano yazısının sonuda şu yorumu getiriyor: "Yeni dünya, Olimpiyat oyunları aracılığıyla eski dünyayı yenmişti. Amerikalı atletler iyi yetiştirilmişti. Olimpiyatlar'ın ataları olan Yunanlılar ise savaşların getirdiği yorgunluk ve yoksulluk sayesinde ancak tek bir madalya kazanabilmişlerdi. Maraton yarışması şampiyonu Spyros Louis'in asıl mesleği çobanlıktı.. " Gerçekten 2004 Olimpiyatları'nda da yeni dünya ABD, eski dünya Avrupa ve Asya ülkelerini bir kez daha yenmişti. Ancak Christomano, 1896 Olimpiyatları'nda herkeste bir "Amerika sevgisi" olduğunu da yazmış bir kenara. Oysa 2004 Olimpiyat oyunlarında herkeste bir Amerikan düşmanlığı olduğu sezildi.
|