Motosiklet, soul müzik ve belediye
Şimdi "Ne alaka?" dediniz. Açıklayayım: Motosiklete biniyorum, soul müzik dinliyorum ve İstanbul belediye sınırları içinde yaşıyorum... Harleyimin benzin deposunun üzerinde hava püskürtme ile yapılmış bir Jimi Hendrix fotoğrafı var. Evimde sekiz yüz CD'lik bir arşiv olmasa özenti olduğum düşünülebilir. Motosiklet ve müzik at başı giden birer tutku. Şurada çenemi tutup sadece motosiklet yazayım istedim ama olmuyor işte. Bill Gates'in ortağı Paul Allen muhteşem yatı ile Boğaz'a demir atmış, gelmiş Reina'ya. Mekandan çok etkilenmiş ve Jimi Hendrix dinlemek istemiş, çalınmamış. Reina yetkililerinin yerinde olsam "Tarzımız değil' diye reddetmek yerine sırf arşiv zenginliğim adına "Purple Haze" den hiç olmazsa bir otuz saniye çalardım... Çok sevdiğim soul müzik ile ilgili bir tavsiyede bulunayım... Martin Solveig adında bir DJ'in mix çalışması önce Fransa diskoteklerinde marş oldu, sonra Fransa müzik listelerine sıçradı, ardından sular seller gibi yayıldı. Durdurabilene aşk olsun. Çok güzel bir ritm üzerine tam 70'li yılların James Brown, Sam & Dave tarzında bir ses rengi ile "I'm a Good Man" diyor. Benim yirmili yaşlarım tam bu çılgın ritmlerin gölgesinde şenlendi. Dinlemediyseniz mutlaka dinleyin, kesinlikle ruh haliniz değişecek. Sabah eşinizle kavga ettiniz, borsada paralar gitti, ihaleyi kaybettiniz; ne önemi var? Aç Power FM'i (başka radyo her yarım saatte bir çalmıyor) dinle "Ben iyi adamım", bak ruh halin nasıl değişiyor! Şarkıyı çok sevdim, aradım adı "Music shop" olan her yerde, bulamadım: Sağolsunlar çok eskiden beri tanıdığım, Bodrum Red Lion barının sahipleri Yengin ve İlgin Arda kardeşler elime tutuşturdu kayıtı, şimdi keyifle tüm gün dinliyorum. Anlamadığım şey ise gazetelerimizin sevgili müzik yazarlarının Martin Solveig konusunda sessiz kalması.
BELEDİYE YAKLAŞIMI Geçenlerde gazetelerde bir fotoğraf gördüm. Samsun'da motosikletinin arkasına tünemiş bir zabıta atmaca gibi bakıyordu etrafa. Amacı, birbirine sevgilerini dile getirmek için yan yana oturmuş insanları ayırmak. O an motosiklet gibi özgürlüklere ve sevdalara destan olmuş bir aracın, bir belediyenin elinde böyle bir amaca hizmet etmesine hayıflandım. Bu da başka mevzu. Gelelim bu taraflara... Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanım! Asla "Zabıtalarınıza motosiklet alın" demiyorum. Ama "İstanbul'da elli bin motosiklet kullanan insan var. Bunu düşünerek ana caddelerde motosikletlere park yeri ayırsanız ne kadar yararlı olur" diyorum. Bütün metropollerde aynı sorun var. Oysa bizler park sorunu yaratmamamıza rağmen yasal olarak park edeceğimiz alan bulmakta güçlük çekiyoruz. Görev aşkı ağır basan trafik polislerimiz kaldırıma park etmiş motosikletlere ceza kesiyor. Oysa motosiklet korumasız bir araç; çantası var, aksesuvarı var... Görünmez bir yere park edersen çalarlar. Avrupa'da çok sık rastlanan motosiklet hırsızlığı ülkemizde de günden güre artıyor. Motosikletlerimiz gözümüzün önünde olsun ve çaldırmayalım istiyoruz. Batı'da, trafiğin yoğun ve sorun olduğu büyük kentlerde toplu taşımanın yanı sıra motosiklet ve bisiklet hep alternatif çözüm olmuştur. Bu yüzden iki tekerlekli araçlar için bırakın yol kenarlarını, kaldırımlarda iki ağaç arası gibi yerleri bile motosiklet park yeri olarak ayrılmıştır. Üstelik belediye buralara motosikletlerin zincirlenmesi için demirler yaptırmıştır. Hatta birçok belediye insan yoğunluğunun fazla olduğu yerlere motosiklet ve bisiklet dışında araç girişini yasaklamıştır. Motosikletçiler dünyanın her yerinde motosikletlerini görebileceği bir yere bırakmak ister, gelişmiş ülkelerdeki kent yöneticileri de bu isteğe uygun çözüm üretir. Bir gecede doğru bir kararla, Beyoğlu'nun tarihi dokusunu kirleten arabesk cümbüşe son veren sayın Topbaş'ın motosikletçilerin haklı isteklerine kulak tıkayacağını sanmıyorum. Sayın başkanımızla karşılıklı görüşerek sorunlarımızı aktarmaya çalışacağız. Başkanım! Motosikletçinin sorunlarını konuşurken belki birlikte Martin Solveig dinleriz. Ben çok seveceğinize inanıyorum...
|