Yaprak sarma adamı ağlatır ona göre
Bütün gün uğraştı, saatlerce başını yaptığı işten kaldırmadı. Akşam ailecek heyecanlıydık
Herhalde 11-12 yaşındaydım. Annem nasıl yoğun çalışıyor. Bankacı olduğu için evdeki herkes bankacılık terimlerine aşinaydı. Ne zaman telefon edip "Kasa tutmadı" dese, anlardık ki çok gecikecek çook. Akşam yemeklerinde daha a la minute şeyler yerdik. Köfte patates, makarna ve bolca da balık... Hafta sonu oldu mu annem maharetini gösterirdi. Yine de Batı mutfağını tercih ederdi. Öyle sulu Türk yemekleri, dolmalar falan yiyemezdik onun elinden. O işin uzmanı babaannemdi. Bir gün nedendir bilinmez, annem etli yaprak sarma yapmaya kalktı. Abartmıyorum bütün gün uğraştı. Akşam sofrada hepimiz pek bir heyecanlıydık. Acaba nasıl olmuş? Müthiş olmuştu müthiş! Babam iki tabak, ben iki buçuk, kardeşim ise (iştahı hiç yoktu) bir tabak olmak üzere tencerenin dibini gördük. Şimdi böyle bir durumda annemin ne yapmasını beklersiniz? Müthiş mutlu olmasını değil mi? Hayır olmadı. Tam tersine hüngür hüngür ağlamaya başladı. "Bütün gün uğraştım, canım çıktı. Yarım saatte bitirdiniz. Yarına da kalsaydı ne olurdu ki?" Bir daha bize yaprak sarma falan yapmadı. O zaman çok yedik diye kızmıştı şimdi yemiyoruz diye söyleniyor.
*** İnsanın yemek yapma stili, sunuşu, övgüyü karşılama şekli karakterini yansıtıyor. İnanın bana. Büyük yemek ustalarında hep bir megalomanlık, ben sizden üstünüm havası var. Üstünler açıkçası. Ellerinde öyle bir maharet öyle bir sihir var ki kıskanmamak elde değil. Bilal Ateş ile geçenlerde tanıştım. Ardahanlı. Kardeşi Gazi onun gibi aşçı. Bu kardeşlere aşçı deyince sanki haksızlık yapmışım gibi geliyor. Onlar gerçek birer sanatçı. Sen taa kalk Ardahan'dan, gel İstanbul'a yemek pişir. Üstelik İtalyan ve Çin mutfağı. İddia ediyorum Bilal kadar iyi risotto, (Hani İtalyanlar'ın lapaya benzer pilavı) yapan bir İtalyanlar vardır. Bilal Ateş Valikonağı Caddesi'ndeki Centro'nun mutfağında, Gazi Ateş ise Cahide 10'da. (İki kardeş bir süre İtalya'da bu mutfağı öğrenmek için kalmış.) Centro'da ne mi yiyeceksiniz? Mümkünse bütün mönüyü diyeceğim ama ayıp olacak. O yüzden mutlaka küçük bohçalar şeklinde masanıza gelen Çin mantısını deneyin derim. Sosu ayrıca güzel. Bir de tavuk. Ne yapıyor ne ediyor içine ne katıyor bilinmez ama enfes. Tabii ki makarnalar müthiş ama kilo aldırıyorlar. Nişantaşı'nın Abdi İpekçi Caddesi'nden sıkılanlar için birebir. Romantik akşamlar için öneririm, dip köşe masalı var yani. Bir zamanların Süleyman Nazif'inin yerinde. Dekorasyon şık ama ferah. Öyle üstünüze üstünüze gelmiyor. Salonun köşesinde mavi bir seramik dolap var. Her şey bir yana, Centro'yu cazip kılan ise Bilal Ateş'in yemekleri. Bilal yemekleriyle gurur duyuyor. Öylesine beğeniyor ki yaptıklarını sunarken bile başka bir dünyada sanki. Tabağınızda biraz kalırsa küsüyor, annem gibi değil yani, bol bol yiyebilirsiniz. Bir tabak, iki tabak, üç tabak. Karşınızda bir adam var yaptığı işe aşık olan. Yemekleri tutkuyla hazırlayan, her yemek sunumunda sanki ilk randevusuymuş gibi heyecanlanan... Nasıl etkilenmezsiniz? Ya kardeşi? O da başka bir yazı konusu olur. Ama aralarında sıkı bir rekabet var orası kesin. Yemeklerini kıskanıyorlar birbirlerinden, düşünsenize... Centro'ya sevgilinizle, karınızla, kocanızla gidin. Nişantaşı'nın göbeğinde ama dokusundan çok farklı bir gece geçireceksiniz. Finale gelince,
ELMALI PROFİTEROL diyorum başka da bir şey demiyorum. Hatta bu yüzden büyük harflerle yazıyorum. Tarifini alsam annem yapar mı acaba? Centro:
(0212) 291 44 42
|