|
|
Havaalanında nasıl gözaltına aldılar beni?..
Yanımda, Fransız kız arkadaşım var... Onun yanında abisi... Ve beraberimizde bir Portekizli arkadaşımız... O zamanlar Paris'teyim... Yılbaşı için Portekiz'e uçacağız... Portekizli arkadaşımız bize mükemmel bir Portekiz programı yapmış... Havaalanına geldik... Bagajlarımızı teslim ettik... Uzun bir kuyruk... Kuyruk ilerledi, ilerledi... Sonunda sıra bana geldi... Belki 100 kere giriş çıkış yaptığım Fransa'dayım... Vize sürem uzun... Yunanistan'da oturma müsaadem var... Fransız havaalanı polisi pasaportuma bir baktı, sayfalarını çevirdi bir daha baktı... Yerinden kalktı... "Siz..." dedi, "Benimle geleceksiniz..." Kendi oturduğu camekanlı bölmenin kapısını kapattı... Arkamda duran uzun kuyruğa seslendi: "Burası kapandı... Herkes başka bölmeye gitsin... Bizim mösyöyle işimiz var..." Sinirden kanın beynime sıçradığını hissettim... Yüzlerce kişinin önünde adi bir suçlu, bir sahtekar, bir dolandırıcı durumuna düşürülüyordum... Yaşamlarında başlarına hiç böyle bir olay gelmemiş arkadaşlarım, ne yapacaklarını bilemez halde Fransız polise bir şeyler anlatmaya çalışıyorlardı... Gururum incinmişti... Olay çıkaracaktım... Hem de fena halde... Bir kapalı odaya soktular beni... Yanıma kız arkadaşım geldi... 5 polis beni sorguya çekiyordu... "Bu vize sahte..." diyorlardı... O günlerde yine Fransa yine ülkesindeki yabancıların sorun yarattığını söyleyip, kendince önlemler alıyordu... Odadaki hava, tam bir antiterör merkezi havasıydı... Vizenin sahte olduğunu düşünen 5 Fransız polisi beni hizaya çekmeye çalışıyordu... "Bu vizeyi nereden aldın?.." Sorular uzayıp gidiyordu... Ben ise sorulara cevap vermiyordum... Gittikçe artan bir tonda bu yaptıklarının hesabını vereceklerini söylüyordum... Önce Fransızca... Sonra daha rahat ve daha keskin olabilmesi için İngilizce... İngilizce anlamadıklarını gördüğümde, Fransızca konuşmayı toptan kesip, "İngilizce bile bilmiyor musunuz... O zaman İngilizce bilen biri gelsin de medenice anlaşalım..." diye beni aşağılayanları aşağılamaya çalışıyordum... Yarım saat sürdü... Uçak kalkmak üzereydi... "Bu uçağı kaçırırsam, bunun hesabını verirsiniz... Şimdi Türk Büyükelçiliği'ni arayacaksınız... Ve beni burada alıkoyduğunuzu açıklayacaksınız..." Gittiler, geldiler... Pasaport elden ele, polisler arasında dolaştı durdu... İlk anlardaki kibirlerinin yavaş yavaş yok olmaya yüz tuttuğunu gördüm... Fransızlığa b.k sürdürmek istemiyorlardı ama, vizenin sahte mahte olmadığını, yıldırma politikasının da pek işe yaramadığını görmüş gibiydiler... Ama bu sefer, daha büyük bir sorun vardı... Beni zaptedemiyorlardı... Fransız arkadaşımdan yardım istiyorlardı... "Mösyö böyle bağırmaya devam ederse, görevli memura hakaretten alıkoymak zorunda kalacağız... Biz uçağa haber verdik... Bir sorun yok... Uçağa yetişeceksiniz..." Zavallı kız, iki arada bir derede, abisini ve Portekizli arkadaşımızı da yanına almış beni sakinleştirmeye çalışıyordu... Bense hala polislerin yaka numaralarını almaya çalışıyordum... Sonunda çıktık... Uçağımıza bindik... Portekiz'e gittik... 15 yıl önce Paris'te Charles de Gaulle havaalanında oldu bu olay... 5 saattir, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üye olması için başlayacak görüşmelerin Komisyon Rapor'larını dinliyorum... Dün ortaya çıktı... Galiba 12-13 yıl sonra Avrupa Birliği'ne tam üye olacağız... Benim aklıma ise dün 15 yıl önceki Fransız Polis takıldı... Yaka numarası neydi acaba?..
|