| |
|
|
Gazeteci olmanın dayanılmaz zorlukları..
Galatasaray camiasında en sevdiğim insanları sorsanız, Georghe Hagi, en tepelerde yer alır.. Brian Clough, Nottingham Forest'i ikinci ligden alıp iki kez Avrupa Şampiyonu yapmış, sonra gene ikinci lige düşürünce de futbol hocalığını ebediyyen bırakmıştı. Öldüğünde evinin kapısına çiçek bırakan yaşlı bir Forestli "O bana hayatımın en güzel günlerini yaşatmıştı" dedi.. Galatasaraylı Hıncal'a hayatının en güzel günlerini yaşatan o muhteşem devrin baş aktörlerindendi Hagi.. Nasıl sevmem?.. Hangi Galatasaraylı sevmez?.. "En sevmediğin Galatasaraylılar" derseniz, listenin başlarına koymakta tereddüt etmeyeceğim adamların başında da Hakan Şükür gelir.. Bana yaptıklarını unutmam ve affetmem mümkün değil.. Son zamanlarda yazılarımı okuyor, konuşmalarımı dinliyorsunuz. Hagi'yi yerden yere vuruyorum, hemen hergün.. Hakan Şükür'ü Galatasaray kulübünden, onun yöneticilerinden, meneceri ve avukatlarından, babasından, hatta kendisinden iyi savunuyorum.. Neden?.. Sizlere, daha önce de kendime, 50 yılımı verdiğim imzama saygımdan.. Duygular başka şeydir, gerçekler başka.. Gazeteci bunları karıştırmamak zorunda olan adamdır.. Hagi en azından henüz teknik direktör değil.. Takıntıları var.. Eski arkadaşları.. Onlarla zafer yaşadı ya, gene yaşayacağını sanıyor.. Korkuları var.. Yenilmekten ve yenilgiye özür bulamamaktan korkuyor. Bu yüzden gençlere değil, şöhretlere şans tanıyor.. Sabri ve Saidou'yu takıma o almadı. Baliç ve Conçeicao sakatlandı. Medya da çok bastırdı mecbur kaldı.. Eskilere tanıdığı ısrarlı şansı, mesela Arda ve Cafercan'a tanıyabilme cesaretine sahip olsaydı, Galatasaray bugün gelecek 10 yılına imza atacak iki süper gence, mesela Rooney ve Owen'a sahip olurdu. Maçı okuyamıyor.. Rakibi çözemiyor, kendi takımını göremiyor. Değişiklikleri çoğu zaman geç ve yanlış yapıyor.. Geçen hafta Necati-Bülent değişikliğiyle Galatasaray'ı küçük düşürdü. Galatasaray'ı tanımamış, öğrenmemiş demek zor, ama gerçek ne yazık ki böyle.. Hagi ilerde iyi bir teknik direktör olabilir.. Ama dünyanın en büyük kulüplerinden biri Galatasaray, antrenör yetiştirme yeri değildir. Galatasaray bir üstyapı kulübüdür. En iyi gelir, en başa oturur. Bu kafadaki Hagi, dökülen Beşiktaş'tan bile korkan ve ondan bir puan aldığına sevinen Hagi'nin bu kolay maçlar geçip, zor maçlara sıra geldiğinde neler yapacağını göreceğiz.. Galatasaray'ın da.. Hakan Şükür dünyanın sayılı santrforlarından biridir. Her, ama her kulüp ve milli takım hocası bir Hakan Şükür'e sahip olmak ister.. Hakan her türlü oyun taktiği içinde geçerli bir oyuncudur. Klasik santrforu da oynar, pres yapan, top çıkaran, top taşıyan, asist yapan, topsuz koşularla rakip alanda arkadaşlarına gol koridorları açan çağdaş forvetlerin de en iyi örneğidir. Hakan varsa, rakip hoca önce onu düşünmeye başlar. Onun için en az iki kişi görevlendirir. Böyle bir adamı arka arkaya Yunan, Kazakistan, Danimarka maçlarında kadro dışı bırakıp, "O bizim futbolcumuz, ama bu maçlar için düşünmedik" diyemezsiniz.. Derseniz, herkesi kör, alemi sersem, Türk futbol kamuoyunu eşşek sandığınız ortaya çıkar. Gurubun en kötü, en iyi ve orta üç takımı, yani üç ayrı takımına karşı taktiklere uymayan Hakan, peki o zaman hangi rakibe, hangi taktiğe uygundur?.. Ya da Hakan'ın uymadığı taktik nedir, Ersun Yanal bunu anlatır mı?.. "Taktiğim şu.. Bu taktiğe Hakan uymaz, ama Necati uyar" diyebilir mi?.. Hadi, Kazak ve Danimarka maçlarının taktiğini açıklamasın.. Yunan maçında taktiği neymiş de Hakan neye uymazmış, söyleyebilir mi?.. Kendi sahasında Gürcistan'ı yenemeyen, en hazırlıksız yakaladığı dönemde Yunanistan'a iki puan kaptırıp, elemelere toplam dört puan kayıpla giren Ersun Hoca hangi başarılı taktikleri uygulamış, anlatabilir mi?.. Ersun Yanal yalan söylüyor.. Soyadına dikkat edin.. Sıfırcı Hoca'nın isimlerden yaptığı yeni kelimeler vardır.. Yanal.. İki harfe yer değiştirtin.. Yalan.. Hakan Şükür'ün oynamama sebebinin teknik olmadığını geri zekâlı çocuklar bile bilirken, gerçeği açıklamıyor, açıklamaya yüreği yetmiyor, saçmalıyor.. İnsanları aptal sanıp, saçma sapan gerekçeler ileri sürüyor.. Bakın 1998 Dünya Kupası öncesi, Fransa Milli Takımı'nın Hocası Aime Jacquet de, Cantona, Anelka gibi zamanının en büyük santrforlarını takıma almadığı için başta L'Equipe, Fransız medyası tarafından yerden yere vurulmuştu. Jacquet lafı evelemedi, gevelemedi.. Ödün vermedi.. "Sorumluluk benim.. Bu isimler benim takımımda olmayacak" diye kesip attı.. Ezilmedi, büzülmedi, kıvırmadı, saklanmadı. Erkekçe oynadı oyununu.. Sonunda kazandı ve L'Equipe'e baş yazısında özür diletti.. İşte bunu yapsa Yanal, fikrimi söylerim, eleştiririm ama tavrını da alkışlarım. Yanal korkuyor.. Tesir altında kalıyor, hatta kapalı kapılar ardında söylendiği gibi bir yerlerden emir alıyor.. Hayalindeki Fenerbahçe antrenörlüğü için, milli takım üzerinden adımlar atıyor.. Bu yüzden başka düşünüp, başka konuşuyor.. Kimsenin inanmayacağını bile bile kıvırıp yalan söylüyor. Ersun Yanal, Ersun Yanal'ı yiyip bitiriyor..
|