| |
|
|
Atatürk, Vural Savaş ve Türk müziği...
Emekli (veya onursal) Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş'ın "Müdafaa-i Hukuk" dergisinde yayınlanan "Atatürk ve Türk Müziği" başlıklı yazısını okudum. Bu yazı da Vural Savaş'ın bütün yazıları ve kitabı (Militan Demokrasi) gibi, alıntılar üzerine kurulmuş. Tek parti yönetiminin bir döneminde Türk müziği eğitiminin, sonra da radyodan yayınının yasaklandığını herkes biliyor. Vural Savaş hem bu olguyu, hem de Atatürk'ün Türk müziğini nasıl sevdiğini, ulaşabildiği o dönemi ve sonrasını ele alan bütün yazıları derleyerek anlatmış. Vural Savaş'ın bu uzun sayılabilecek derlemesinde, kendisine ait görüşleri, galiba şunlar: 1- Ben bugüne kadar Türk müziğinden anlayıp da, "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözünü içtenlikle söylemeyen bir kişiye rastlamadım. 2- Yobazlar Türk müziğini ne severler, ne de anlarlar. Hatta müzik dinlemeyi günah sayarlar. 3- Mevlana, 3'üncü Selim, 2'nci Mahmut, Atatürk, Yahya Kemal, Nazım Hikmet gibi müzikte, şiirde, devlet yönetiminde devrim yapmış kişilerin müşterek özelliklerinin Türk müziğinden anlamaları ve sevmeleri bir rastlantı mıdır acaba? 4- Gerçek Türk müziği besteci ve icracıları arasından gerici ve Atatürk devrimlerini benimsememiş, çağdaş atılımlara ve kişilere destek vermemiş tek kişi çıkmamıştır. Yazıyı okuduktan sonra, Sayın Savaş'ı arayıp sordum: - Neden yazılarınızda kendi görüşlerinizi anlatmaktan çok, başkalarının görüşlerini vererek, bir çeşit kolaj yapmayı tercih ediyorsunuz? O da, bunun savcılıktan kalma bir alışkanlık olduğunu söyledi bana. Türk müziğine olan sevgisine ve hatta tutkusuna saygı duymamak mümkün değil. Neticede aynı sevgi ve tutku bende de var. Ama öylesine farklı açıdan bakıyoruz ki müziğe ve galiba her şeye. Örneğin bu yazının Türk müziği sevgisi ile "Ne mutlu Türk'üm diyene" bağlantısını kuran bölümünü okuduğum sırada, masamın üzerinde, prodüktörlüğünü Ahmet Kadri Rizeli'nin yaptığı, "Sony"den çıkan, Rum, Ermeni, Yahudi bestekarların eserlerinin icra edildiği albümler vardı. Bir Aleko Bacanos'un, bir Artaki Candan'ın, bir İsak Varon'un "Ne mutlu Türk'üm" demelerini beklemek fazla anlamlı olmaz diye düşündüm. Ayrıca bir insan vatanını ve Türk müziğini sevebilir, ama aynı anda ülkesindeki siyasal rejimi sevmeyebilir de. Nitekim Nazım Hikmet'in Türk müziğini sevmesi, onun Atatürk döneminde hapse mahkum edilmesini önledi mi? Veya Atatürk bazı şarkıları içten söylese de, onun işbaşında olduğu dönemde Türk müziği yasaklanmadı mı? Ve neticede Vural Savaş'ın da aralarında bulunduğu isimler 28 Şubat'ta, "Dök zülfünü meydana gel"le değil, 10'uncu Yıl Marşı ve 9'uncu Senfoni ile kendilerini ifade etmeye çalışmadılar mı? Bana göre müzik sevgisini de "Militan Demokrat"lık kriterlerinin süzgecinden geçirmeye çalışmanın, nakıs teşebbüsten öteye varması galiba mümkün değildir. Ayrıca Hacı Arif Bey'i dinlerken, "Neden bu adam devrimci değildi" diye düşünecek halimiz de pek yoktur.
|