Geleceğin kurmayı
Susurluk davasının bir an için yeniden kanlı-canlı hale gelmesi, eskiden beri bu süreci kovalayanların temiz toplum aşkını depreştirdi. Muhakkak birçoğumuz salt hukuk devleti adına heyecanlanıyoruz.. Fakat önemli bir kesimin adeta avuç ovuşturarak şehvetle beklediği başka: -Ah şu Abdullah Çatlı'nın kayıp çantasından zamanın siyasetçilerini ve komutanlarını yerle bir edecek bir şeyler çıksa, ah ah.. Sedat Bucak'ın dokunulmazlık sonrası yargılanışı sürerken yeni verileri yorumlamak olmaz. Ancak sivilliklerinden hiç de emin bulunmadığım bazı kişi ve kurumlardaki temiz toplum aşkının ne kadar halis olduğunu sorgulamak kaçınılmaz! (Aslında sivil kavramını tartışmaktan başlamalı ya; uzun hikaye.. Malum bizde başka yabancı gizli servislerin güdümündeki örgütlere hizmet edenler sivilden sayılırlar.. Dağdaki çete kendini nizami ordu ilan eder ama düzdeki yandaşı sivil muamelesi görür..) Hiç şüphe yok ki Susurluk sürecinde temiz toplum heyecanı ile olayın derinlemesine araştırılmasını ve aydınlatılmasını isteyen, hukuk devleti davasına inanmış samimi sivil veya sivil olmayan pek çok insanımız mevcuttur. Kendimi de onların sivil kesiminden biri olarak görmeye de devam ediyorum. Amma velakin; bu işten, geçmişteki solculuk günlerinin hınç tortuları ile köklü bir rövanş çıkarılması için heveslenenlerin gayretkeşlikleri hiç eksik olmamıştır, bu bir.. İkincisi ve daha baskını şu ki, PKK'nın dağda ezilmesinden ötürü TSK'ya karşı beslenen korkunç bölücü kin güçlü ve etkindir. Bu kinin erbabı iç ve dış derin müttefikleri ile Susurluk sürecinden kendilerine azami ruhsal getiriyi sağmaya çalışmaktadırlar. Elbette sadece Susurluk ile tatmin olmayacaklardır. Ancak, hazır bir patika açılmışken oradan yürümek bölücülere çok bereketli ufuklar vaat etmektedir. Onun için de işin ucu generallere değse diye avuç ovuşturmaktadırlar. Hele de bir orgeneralin adı işe karışırsa PKK için ne kadar hoş olur?! Böylece TSK'nın PKK'yı dağda yenemediği, aksine çok kirli bir savaş yaptığı, sivil vatandaşa eziyet ettiği türünden iddialara güçlü (!) bir dayanak çıkar!! Hepsi bu kadar değil. Susurluk sürecinden salt temiz toplum davası adına değil de ideolojik veya duygusal hesaplar uğruna beklentileri olanlar bunlarla sınırlı değil.. TSK'yı sıkıntıya düşürecek Susurluk bulgularının ortaya çıkması, iç ve dış başka çevreleri de mutlu edecektir kuşkusuz.
*** Bu ve benzeri yüklenmeler, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'ni bulunduğu coğrafya için her bakımdan mükemmel hale getirmek' şeklinde özetlenebilecek en temel milli zorunluluğu erteletmekte birincil etken.. Böylece kesim kesim farklı yanlışlarla aynı kötü sonuca hizmet eden bedhahlar ve bedbahtlar toplumu haline geldik. Bu süreçte AB üyeliğini kovalayıştaki, tarihsiz toplumlara yaraşır kişiliksiz tarz, en ağır darbeyi milletin asli güvenlik damarına vurdu: TSK'yı siyasetin gerisine çekmek ile stratejik oyunun dışına atmak arasındaki çizgiye ilişkin bilinç kayboldu... Dağda savaşmış çetelerin -ve onlara kendi kahramanları olarak hayranlık duyanların- Ordu düşmanlığı ile dindarın soğukluğu birbirine karıştı... Seçim sonuçları ile halktan kopukluğu tescilli ulusçu cephenin resmi olmayan yollarla sergilemeye çalıştığı TSK ile özdeşlik görüntüsü, milletin ordusunu sınırlı bir toplum kesitinin özel dayanağı gibi algılattı... Orduyu yapısal yanlışlarından ötürü iyi niyetle eleştirip yeniden düzenlenmesi için öneride bulunmak 'asker düşmanlığı' ile eşdeğer oldu. Bu da, fiilen biten NATO çağının sonrası için, gerekirse hiçbir ittifakı öngörmeyen, kendi donanımı için dışa mahkum bulunmayan sorunsuz bir bölge gücü oluşturma zorunluluğu açısından TSK'yı sivil enerjiden ve halkın seçtiği siyasi kadroların samimi desteğinden mahrum kıldı... (Dünkü yazımda geçen birkaç satırlık ordu eleştirisine kızan veya hayal kırıklığına uğrayanlar, bu son ve uzun cümleyi bir zahmet ikinci defa okusunlar..) Dilerim yaşanan yıpratıcı süreç geleceğin kurmayını şaşırtmaz. Geleceğin kurmayı NATO ölçütlerinin kurmayı değildir. Çünkü NATO ölçütlerinin ideal kurmayı ABD'ninki gibi sermaye güdümlü siyasetin oyuncağıdır. Bu coğrafyanın kurmayı için hakiki mevki siyasetin altı veya üstü değil, ötesidir.
|