Kayıp çanta, ayıp devlet
"Kayıp çanta", Boğaziçi Üniversitesi'nden, "sözcük bilgisi ile dinleme, anlama yetilerini geliştirmeye" dönük İngilizce-Türkçe bir kitaptı. Susurluk Kazası'ndan bir yıl sonra çıkmıştı. Kazayla bir ilgisi yoktu. O kazaya ve devletin bilumum kazasına dair bir "kayıp çanta" hala kayıptı. Kitabı hazırlayanlar neden o adı seçmişti, bilmiyorum ama, "anlama yetileri" açısından, "kayıp çanta" gerçek bir simge olmalıydı!
*** Türkiye'de bile yaşıyor olsanız, bu kadarına şaşmaz mısınız: Bir polis şefi (Hüseyin Kocadağ), bir korucubaşı milletvekili (Sedat Bucak)ve en az 18 yıldır "aranan" bir cinayet-katliam gıyabi tutuklusunun (Abdullah Çatlı) içinde bulunduğu otomobil kaza yapıyor; bir sürü şey, suikast silahları ve susturucu da dahil 5 tabanca, 2 makineli tabanca, cephanelik gibi mermi, iki çanta bulunuyor, fakat bir çanta "kayıp." Kazadan tek kurtulanın milletvekilliği son seçime kadar sürüyor... Meclis'te komisyon kuruluyor... MİT raporlar hazırlıyor... DGM fezleke çıkarıyor... Yargılanan, tutuklananlar oluyor... Onca kitap, yazı çıkıyor... 2000 yılında, iki kişi gözaltına alınıyor, biri "Susurluk'un kayıp çantası"nı Finike'de gömdüklerini, gazetecilerle pazarlık yaptıklarını söylüyor, portakal bahçesi kazılıyor, çanta bulunamıyor... Meclis Komisyonu'nun Başkanı, "O çantayı Milletvekili Sedat Bucak'ın korumaları almış, içinde para varmış" diyor. Fakat, onca polis, şunca jandarma, bunca istihbaratçı, 8 yıldır "kayıp çanta"yı bulamıyor.
*** Derken, 8 yıl sonra, beraat kararı Yargıtay'da, "çete reisi" olduğu gerekçesiyle bozulan, mahkemeye bu kez "milletvekili dokunulmazlığı" olmadan çıkan, bir zamanların "Şanlı DYP"sinin Şanlıurfa mebusu, korucubaşı, aşiret ağası ve Susurluk gazisi Sedat Bucak elinde "kayıp çanta" ile çıkageliyor. "Çatlı'nın sır çantası"nın 8 yıl boyunca turşusunu kurmuş ve kıvam yeni tutmuş olmalı ki, TBMM'de yıllarca yer almış, devletin en özel birimleriyle sıkı fıkı olmuş bir vatandaş, ancak şimdi hakime teslim ediyor. "Devlet sırrı"nı 8 yıl boyunca devletten de saklayan, ancak dokunulmazlık kalkanı kalkınca, bağlantılar biraz dağılınca onları hakime verip "sırrı saklayın" diyen bir vatandaş! Sakıp Sabancı'nın Çatlı'nın sahte ismine imzaladığı kitaptan, şimdi hapisten silahlı törenle çıkan Korkut Eken'li fotoğraflarına, "seçkin isimlerin adres ve telefonlarına haiz fihrist"e, yüksek rütbeli subaylarla Çatlı'nın hatıra resimlerine, "gizli istihbarata verilen bilgilerin kopyası" yazılı zarfa kadar "sır kalıntıları". "Devlet sırrı çanta"yı bugüne kadar saklayan, ne tuhaf ki 8 yıldır içindekilere dokunmamış gibi yapan Bucak, birden neden ortaya çıkardı acaba? Hafıza kaybı mı, hukuka saygı mı, akıbetten kaygı mı? Buzdağı mı, gözdağı mı? Ne işi var, "devlet sırrı"nın, "seçkin isimler"in, "yüksek rütbeli subaylar"ın... Ankara'da Doçent Bedrettin Cömert'in, 7 TİP'linin katili; İsviçre ve Fransa'da uyuşturucu taşıyıcısı, cezaevi firarisi, İstanbul'da kumarhaneci katili olarak aranan, ama cebinde Ağar imzalı Emniyet Genel Müdürlüğü Uzmanı belgesi taşıyan birinin çantasında! Diyelim ki çanta ortaya çıktı. "Devlet"te ortaya çıkacak yüz var mı?
|