| |
Doğan görünümlü Şahin'den toplama Ferrari'ye
Milli folklorcu olarak ilk yurtdışı seyahatim 1973 yılında, Bakırköy Halkevi'yle oldu. Zagrep ve Confelone'da yapılacak iki büyük festival için merkez binamızda buluştuk bir akşam üstü. 45 kişilik ekibimiz hayır dualarıyla, alkışlarla uğurlandı geç saatlerde. Okunmuş şekerleri ağzımıza tıkanlar, arkamızdan su döken, gözyaşı döken analar, yavuklular falan gırlaydı.
İlk "stop" durumu!.. Otobüsümüz o zamanların gözdesi Mercedes 302. Kafile Sorumlusu Ertum Öcal Hocamız tam da aracı övüp; "Bu uzun yolculuk da ancak böyle bir konforlu otobüsle çekilir arkadaşlar. Masraftan kaçınmadık, rahatınızı düşünüp bunu kiraladık" diyordu ki, Antepli Kemal abinin kaptanlığında başlayan serüvenin ilk zorunlu "stop" laması 500 metre ileride oluverdi. İstasyon'un karşısındaki yokuşu dönerken bir şeyler takur tukur etti, ardından cass cuss sesleri çıkarıp duruverdi koca alamet.
Fransız gavuru Kılıç Kalkan Ekibi'nde oynayan Arnavut Fettah ve Yiğidim Erdoğan otobüs fabrikasında kaynak ustasıydı Allah'tan ki. Saatlerce uğraşıp didinip hallettiler meseleyi ve kuşluk vakti tekrar koyulduk yola. Ooooh!.. Bak nasıl keyifle gidiyoruz. Halkevi Başkanımız merhum Orhan Tuğsavul güzelim kahramanlık hikâyeleri anlatıyor ön koltukta. Antepli Kemal Kaptan da; "Dedemi işgalde Fransızlar kesmiş. Ama sonraları amcalarım ve babam Şahin Bey'in çetesine katılıp bire kadar kırmış Fransız gavurunu" diyerek mukabele veriyor.
Hız sınırı aşıldı Biz bazen bunları dinleye dinleye, bazen de şarkılar türkülerle, güle oynaya, azıp kudura, bağıra çağıra, kona göçe Yugoslavya'ya geliyoruz 24 saatte. Smatra Folklora Festivali'nde 5-6 unutulmaz gün geçirip sonunda Fransa Confelone Festivali için hareket alıyoruz...
Yaya yaya Avusturya!.. Avusturya'ya girdiğimizde galiba hız sınırını aşıyor Kemal Kaptan. Motosikletli polisler yolumuzu çeviriyor. Evraklar, sorgular şu bu derken polislerden birinin gözü otobüsümüzün lastiklerine takılıyor. Hemen bir kumpas getirip ölçüyor lastik dişlilerini o polis. Ardından emrediyor; "Bu dişler neredeyse düzleşmiş. Lastiklerin hepsi kabaklaşmış. Beni takip edin. Çok yavaş bir şekilde yakındaki lastik fabrikasına gideceğiz orada hepsi değişecek bunların!" Kemal abinin suratına; dedesini kesen Fransız'ı anlatırkenki ifadenin aynısı yerleşiyor o lahza. Avusturya polisini bire kadar kıramayacağı için direksiyonu kırıyor onların istediği yere...
Janta bak lastiğe bak İşte fabrikanın içindeyiz şimdi. Çoğumuz sıcaktan bunaldığı için inmiş kenarıdaki bir gölgeliğe sinmişiz. Bir yandan da izliyoruz olup biteni. Polis fabrikadaki görevlilere durumu açıklayıp yeni lastikleri istiyor, görevliler de gidip az sonra dönerek gıcır gıcır 6 adet Mercedes 302 lastiği alıp getiriyor el arabaları marifetiyle. Sonra anında lifte kalkıyor otobüs. Birkaç dakika içinde tüm lastiklerin cıvataları gevşetilip çıkarılıyor yerinden. Yeni lastikleri jantlara takmak için faaliyete geçiyorlar.
Aboooo!.. Ama o da ne? Lastiklerin çapıyla jantların çapı bir türlü tutmuyor birbirini. Bizde şaşkınız ama Avusturyalı işçilerinki yanında bizim şaşkınlığımız hiç kalır. Sonra daha yüksek müdürler, şefler geliyor yanımıza. Ölçüp biçiyor, bazı kitapçıkları filan karıştırıp kendi aralarında yüksek sesle tartışmaya başlıyorlar. Duruma şaşırmayan tek adam Şoför Kemal Kaptan. Köşeye çekimiş kıs kıs gülüyor o. Sonra da açıklıyor durumu yine gülerek: "Dutturmak için upraşıyor gidinin dürzüleri. Dutmaz tabi yuğrum dutmaz elbet. Benim arabanın kasası Mercedes ama MAN'ın üstüne giydirilmiş kasadır bu. Bizim orada Nizip'li Hayrettin Usta yaptı bunu. Bak elin tahsil görmüş gavurları bile Mercedes görünümlü MAN olduğunu anlayamadı ha ha haa!.."
Toplama Ferrari Sevgili dostlar. İşte bu anlattığım olay yüzünden mesela, ben o Van'da Necdet Aktay adlı yurttaşımızın resimlere baka baka ve toplaya toplaya Ferrari görünümlü bir otomobil yaptığı haberine pek şaşırmadım. O haberde şaşırtıcı tek şey kaporta ve motor ustası Aktay'ın niye böyle 8 yıl kadar uzun zamanda işi kotardığıydı bence. Ne de olsa biz; seri hallerde "Doğan görünümlü Şahin" üreten bir toplumun fertleriyiz.
Sadomazo uyy!.. Gençlerimiz bu muhteşem milli marifetimizi açıklarken hoş beş yapıp diyorlar ki; "Engerek görünümlü su yılanı gibi", doğanın şekillendirdiği bir savunma mekanizması. Gördüğüm en şahane doğan görünümlü Şahin'i hiç ama hiiç unutamayacağım... Simsiyahtı... Camlara, farlara, jantlara kadar... Geniş lastik, bol aksesuar mevcuttu elbet. Ama bir ayrıntı vardı ki "işte budur!" dedirtti. Doğan görünümlü Şahin'lerin kralı olmalıydı o. Kapkara arka camın üzerinde devasa beyaz harflerle 'Sadomazo!..' yazıyordu çünkü...
Kostümlü maganda Halkımızın önemli bir başka yaratıcılığı da; "yaratılmış üzerinden yeni yeni geyiklemeler de yaratmasında" yoğunlaşır. Örneğin; İstanbul argosunda özenti cümlesiyle yerine kullanılmaktadır bu deyiş. Yani; "İyi kostümlü maganda" ile aynı anlamda...
Ah keşkem Bu arada her sağlıklı ve genç Türk otomobil sahibinin büyük bir ihtirasla motoru dış müdahaleyle güçlendirme arzusunu pas geçmeyelim. Bu da yaratıcılığı ajite eden bir başka tutkudur içimizdeki. Ah, bir de modifiye arabaların gazlanınca kıç atmasını önlemek için bagaja beton dökmeyi unutmasak... Sevgili okurlarım, bu arada Van'lı ustanın bir başka şaşırtıcı şeysi daha geldi aklıma. Yediği herzeyi asla gizlemeyip otomobilin üzerine delikanlıca tabela asmış büyük usta. Ne diyordu o tabela hatırlayın: "Ferrai görünümlü toplama araba. Van'da üretilmiştir, el yapımıdır." Yeşşeeeee be Necdet usta! Hem Van'lı hem şanlısın, yeşşee!..
|