Futboldaki çöküş
Türkiye'de insanların çok bilgi sahibi olmasa da, fikir sahibi olduğu iki alan var. Biri gazetecilik, diğeri futbol. Girdiğimiz her ortamda bize gazetenin nasıl daha iyi ve etkin olduğunu anlatan en az üç-beş kişi çıkar. Kendi işinde vergi kaçıran, işçisine daha ucuz ama kalitesiz yemek vererek üç-beş kuruş tasarruf eden, sigarasını yola atan, arabasını yasak yere park edenler size Avrupa standardında gazeteciliğin önemini anlatır. Kimini kibarca dinler, kimine hak ettiği yanıtı verirsiniz. Futbol konusu da bizim işe benzer. Kulüp yöneticilerine herkes takımın nasıl olması gerektiği, nasıl futbol oynaması gerektiği konusunda akıl verir. Sağ bek kim oynamalı, kalede şunun yerine kim oynamalı konusunda herkesin bir fikri vardır. Bu aslında çoğunlukla sağlıklı bir şeydir. Çünkü iki konu da halkın yakından ilgilendiği ve izlediği şeylerdir. İnsanlar futbol maçı sonuçlarına, gazetede okudukları haberlere göre mutlu veya mutsuz olur, haberlere ve skorlara tepki gösterir. Şimdi Fenerbahçe, Manchester'da inanılmaz bir skorla mağlup olup geldi. Türkiye'de günün konusu bu. Galatasaraylılar'ın önemli bir bölümü memnun, Fenerliler'in bütün havası sönmüş vaziyette. Espriler "Ananızın Ligi'nden çıkmayın" biçiminde. Elbette Fenerbahçe'nin aldığı yenilgi bu takımın taraftarı için acı verici. Bizlere gazeteciliğin nasıl yapılacağı konusunda ders veren Aziz Yıldırım'ın kendisinin, "Avrupa'da başarılı takım nasıl yaratılır" veya "İyi futbol oynayan bir ekip nasıl kurulur" konusunda uzman görüşüne başvurmasında fayda olduğu çok açık biçimde görülüyor. Kendisine futbol üzerine her gün bol bol kitap okumasını öneriyorum. Görüldüğü gibi Avrupa'da başarılı olacak takım kurmak, stad yapmak işine benzemiyor. İyi stad yapanlar, komutan ziyaretlerini aksatmayanlar belli ki futbolu Avrupa standartına çıkarma konusunda çok başarılı olamıyor. Ancak olayın bir başka boyutu var. O da üzerinde milyonlarca doların döndüğü, herkesin en büyük eğlence kaynaklarından biri olan Türk futbolunun geleceği. Dünya üçüncülüğünün ardından Türk futbolunda ciddi bir düşüş yaşandığı ortada. Galatasaray UEFA Kupası'nı Hagi ve Popescu desteğindeki Anadolu gençleriyle kazanmıştı. Manchester'daki Fenerbahçe'de ise adam Milli Takımı taşır" diyebileceğiniz bir tek futbolcu yoktu. Dünya 3'üncüsü olan Türkiye bu yıl Şampiyonlar Ligi'nde tek takımla temsil edilirken, Avrupa Kupası'nı kazanan Yunanistan'ın biri Olympiakos, diğeri Panathinaikos olmak üzere bu ligte iki takımı vardı ve Olympiokas, Liverpool'u devirerek liderliğe yükselmişti. Bu işin sırrını uzmanları bulacak. Ancak görünen o ki, bu işin püf noktalarından biri yerli antrenör. Unutmayalım ki, Türk futbolu Fatih Terim, Mustafa Denizli, Şenol Güneş gibi isimlerle yükseldi. Şimdi Ersun Yanal, Aykut Kocaman, Ziya Doğan, Rıza Çalımbay gibi yeni isimler geliyor. Bu isimler, her yıl futbola renk katacak yeni öğrenciler bulup çıkarıyor. Bu gerçek gösteriyor ki, ulusal değerlere sahip olmadan uluslararası kalıcı başarı yakalanamıyor. Her türlü kerameti Alman veya İspanyollar'da aradığımız sürece gelgeç başarılarla avunmak kaçınılmaz görünüyor.
|