AB kabinesi
Hükümetin ikinci yılını tamamlaması, AK Parti Grubu'ndaki kabine değişikliği beklentisini artırdı. Şu anda parti içinde kendini bakanlığa layık görenlerin sayısının 100'ü aştığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Başbakan Erdoğan'ın zina krizi sırasında kimi bakanları "Bazı arkadaşlarımız bakanlar kurulunda başka şeyler söylüyor, medyaya başka türlü konuşuyor" diyerek sert bir biçimde eleştirmesi bu beklentiyi yükseltti. Başbakan'ın Kızılcahamam toplantılarında "Bu koltukları kalıcı sanmayın" uyarısı da kimi çevrelerce Erdoğan'ın bir kabine değişikliği iması şeklinde yorumlandı. Ancak Ankara'nın yıllardır nabzını tutan ustamız Yavuz Donat'ın deyimiyle "Başbakan kabine değişikliği imasında bulunmaz, yapar." Recep Tayyip Erdoğan'la uzun süredir birlikte olmuş yakın çalışma arkadaşlarının görüşü de bu yönde. AK Parti'nin üst düzey yönetimini üstlenen bu kişiler, Başbakan'ın çalışma arkadaşlarını küçük düşürecek bir girişimde bulunmayacağının altını çiziyorlar. Bu isimlere göre, Erdoğan görev değişikliklerini insanları onere ederek yapmayı tercih eden bir çalışma yöntemine sahip. Yine bu kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan'ın yakın çalışma arkadaşlarının görevlerini değiştirme kararı alması kolay değil. Çünkü Erdoğan, yola birlikte çıktığı insanlarla sonuna kadar birlikte olmayı tercih eden bir siyasetçi. Ancak siyasetin kendine özgü gerçekleri var. Birincisi Erdoğan, bu grubu kılı kırk yararak oluşturmadı. Bir yandan partiyi kurdu, bir yandan Türkiye'yi il il, ilçe ilçe dolaştı, bir yandan da önündeki yasal engellerle ilgilendi. Sonuçta kabineyi elindeki grubun dengelerine göre oluşturdu. Bu isimlerden bir bölümü onun çalışma temposuna ve yöntemine ayak uydurmakta sıkıntılar yaşadı. Bu tip rahatsızlıklar zaman zaman bizlerin kulağına ulaştı. Ayrıca kimi bakanların Başbakan'ın beklentisine cevap veremediği ve Erdoğan'ın bu bakanların bazı işlevlerini bizzat üstlenmek zorunda kaldığı da Ankara kulislerinde yayıldı. Buna ek olarak kimi bakanlar bu süre içinde yoruldu, yıprandı. Bu nedenle, 6 Ekim'de açıklanacak İlerleme Raporu ve 17 Aralık'ta alınacak müzakere tarihinin ardından Erdoğan'ın kabinede küçük çapta bir değişiklik yapması beklenebilir. Ceza Yasası nedeniyle Avrupa Birliği'yle yaşanan kriz, kabine içinde siyaseti organize edecek bir kişinin eksikliğini gösterdi. Bu boyutlara varmadan aşılacak bir sıkıntı, kabine siyasetinin doğru yönlendirilememesi sonucu kriz boyutuna ulaştı. Avrupa Birliği ile müzakerelerin başlayacağı 2005 yılı, hükümet siyasetinin koordinasyonunun önemini artırıyor. Ayrıca bu süreçte bürokrasi gibi bütün bakanları zorlu bir çalışma dönemi bekliyor. Başbakan'ın elindeki kadroyu dikkatli bir biçimde gözden geçirerek Avrupa yolundaki hıza, birlikte çalışma uyumuna ayak uyduramayacaklarını gördüğü kimi isimleri bir süre dinlenmeye alması kaçınılmaz hale gelebilir. Bu siyasetin bir gerçeğidir. Kimsenin de böyle bir değişimi, yol arkadaşlığına ihanet şeklinde değerlendirme hakkı yoktur. Sonuçta bu hükümet döneminde başlayacak müzakerelerin hızı, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyelik sürecinin kaderini de belirleyecektir. Elindeki kadronun bu işe ne kadar ehil ve hazır olduğunu görüp değerlendirecek tek kişi de Başbakan'dır. O nedenle, Aralık'tan sonra bir AB Kabinesi değişikliği kimseye sürpriz gelmemelidir.
|