Sakin olma zamanı
Uzun zamandır sürekli altını çizdiğimiz bir konu var. Türkiye 17 Aralık'a kadar kazasız belasız yol almalı ve 2005'e Avrupa Birliği ile müzakereleri başlatarak girmelidir. Bu Türkiye için stratejik bir hedeftir. Bu hedef için gerektiğinde taktik adımlar atılabilir. Şimdi Ceza Yasası'na zina maddesi eklenip eklenmemesi Türkiye ile Avrupa Birliği arasında büyük bir krize yol açmış gibi takdim ediliyor. Zina konusundaki tavrınız bir yana, bu konunun ciddi biçimde ele alınması gerekiyor. Ben, şahsen evliliğin iki kişi arasında yapılmış bir sözleşme olduğuna inananlardanım. Her sözleşme gibi, bunun ihlalinin en büyük yaptırımı bu birlikteliğin sona erdirilmesidir. Ancak, evlilik toplum açısından çok özel bir sözleşmedir. Bu nedenle, devlet aileyi koruyucu önlemler alma hakkına da sahiptir. Türkiye dahil, her ülke de bu önlemleri almaktadır. Türkiye, egemen bir ülke olarak aileyi koruyucu önlemleri dilediği gibi almakta özgürdür. Seçimle işbaşına gelmiş meşru bir iktidar, hele kendini "muhafazakar" olarak tanımlıyorsa, zina konusunda farklı bir düzenleme yapmak isteyebilir. Bu girişim bizi rahatsız edebilir, böyle bir düzenlemeye karşı çıkabiliriz ama meşruluğunu tartışamayız. Bu, durumun ulusal politika açısından ulaştığı noktadır. Ancak, Türkiye bugünlerde daha önemli bir sözleşme için ön anlaşmayı yapma hazırlığında. Bu anlaşma, "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" felsefesini önemli ölçüde değiştirecek bir nitelik taşıyor. Türkiye, Büyük Millet Meclisi'nin temel politikaları çizmekte en üst makam olmaktan çıkacağını öngören bir metni imzalama iddiasında bulunuyor. Bu durum, gerek Avrupa Parlamentosu, gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi kurumlar ve gerekse Avrupa Hukuku'nun bizim için çok daha büyük bir önem taşıyacağı anlamına geliyor. Böyle bir düzenlemede, ülkelerin "iç işimiz" savunması yapma hakkı ciddi olarak kısıtlanıyor. Soruna bu açıdan baktığımızda, şu an için aciliyet taşıyan tek konu, (zina maddeli veya maddesiz, bu Meclis'in karar vereceği bir noktadır) Türk Ceza Yasası'nın 6 Ekim'e kadar Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmasıdır. İktidar, zinaya Türkiye'nin iç işi olarak bakıp, yasalaştırabilir. İlk zina sanığı, hükümetle aynı görüşte olmayıp bu konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürerek bunun aslında bir Avrupa Hukuku konusu olduğunu iddia edebilir. Ancak, zinayı suç kapsamına aldı diye Türkiye, Avrupa'dan uzaklaşmış veya İslami hukuka yaklaşmış olmaz. Avrupa Komisyonu'nun Türkiye'yi destekleyen üyelerinin ifadesiyle, zinanın suç kapsamına alınması, sadece Türkiye karşıtlarının argümanlarını güçlendirecekleri bir araç olur. Objektif olarak bakıldığında, Türkiye'nin zinayla ilgili düzenlemesi Avrupa Komisyonu'nu ilgilendirmez. Ancak, tarihi ve kültürel bakış açısını, Avrupa'nın Türkiye'ye bakışını göz önüne alırsak işimizi zorlaştırabilir. Hesapta olmayan şartları gündeme getirebilir. Kritik bir üç aya girdiğimiz ortada. Bu dönemde duygularımızı bir kenara bırakıp uzun vadeli stratejik hedeften sapmamak, bize destek olan Avrupalı siyasetçilerin elini rahatlatmak bize en doğru çözüm gibi görünüyor.
|