|
|
Aslında herkes benim gibi olmayı çok istiyor
* O günden bugüne ne değişti? Sadece büyüdüm, o kadar basit. O zamanlar 20 yaşındaydım, şimdi 32 yaşındayım. O zaman bizi eğitecek, akıl verecek hiç kimse yoktu. Gerçi şimdi de yok ama en azından ne yapmam, kendimi nasıl geliştirmem gerektiğini biliyorum. Yaşayarak, insanları tanıyarak, azmederek, kaba tabirle "kazıkları yiye yiye" bir şekilde kendimi buldum. Herkes bana "Değiştin" diyor. Aslında değişmedim, değişiktim, şimdi kendim oldum. Fazlalıklarımı attım, ortaya çıktım.
* Önceleri maço bir karakter sergiliyordunuz, sonra ne oldu? Sanatçıyı kendi haline bırakmak lazım. Kimi durmayı göze alamaz, kimisi de yaşadıklarından ders alıp, kendini ortaya çıkarır. Ben iki yıl o süreyi yaşadım. Bulunduğum yerden tad almıyordum. İyi para kazanıyordum ama olmayan bir şeyler vardı. İnsanların bakış açısı, bana davranış biçimi, basının saygısızlığı... Yaptığım şeyin altı boş diye düşünüyorlardı çünkü, belki de haklılardı. "Taşın altına elimi koymalıyım" dedim. Her şeyi kaybetme pahasına bunu yaptım.
* Kendinizle çok oynuyorsunuz. Saçınızı değiştiriyorsunuz, bıyık bırakıyorsunuz, çıplak poz veriyorsunuz... Bu benim takıntılarımın olmadığını gösterir.
* Bunun altında narsisizm mi var, yoksa hep beğenilme arzusu mu? (Gülerek) Narsisizm var, o kesin. Ama benim yaptığım işlere bakın, hiçbirinde kendini beğendirmeye çalışan bir adam yok. Öncelikle "Bakın bende bu yetenekler de var" demeye çalışan biriyim. Ama tabii ki yaptığım iş beğenilmeye dayalı bir iş. Kimse beğenmediği sanatçıyı almaz. Bunun için çaba sarfediyor olabilirim, güzel giyinmeye, düzgün işler yapmaya... Ama kendini beğendirme durumu bende ikinci sırada.
* Delikanlı imajını ilk bozan siz oldunuz; soyundunuz, kılık kıyafetiniz değişti, sonra da tarzınız. Sizi Mahsun Kırmızıgül, Alişan gibi isimler izledi. Ancak onlar "Metroseksüel olabiliriz ama erkekliğimize laf söyletmeyiz" tavrı içindeler hep, sizinse böyle bir kaygınız yok. Benim birçok şeye bakış açım farklı. Benim için delikanlı demek, kendini bozmayan adam demek değildir. Delikanlı demek, sert görünen, kösele ayakkabı giyen, saçlarını hep aynı biçim tarayan, aslında yapabilse de Türkçe'sini bile bile düzeltmeyen ya da sürekli kadın üzerindeki egemenliğini korumaya çalışan erkek demek değil. Benim için delikanlı küçük bir çocuk da olabilir, bir gay de, bir kadın da. Delikanlı yaptığı işin arkasında duran, cesur olan, taşın altına elini sokabilen insandır. Benim delikanlılık anlayışım bu olduğu için, ben soyunduğumda, bana "Soyunmuşsun" dediklerinde "Evet soyundum" diyorum. Ama o arkadaşlarım soyunduğunda, "Valla yaptık bir şey, fotoğrafçı kandırdı ama bir daha yapmam" falan diyorlar. Çünkü delikanlılığına zarar vereceğini düşünüyor.
* Buraya kadar çok güzel geldiniz. Peki bundan sonrası için başarı endişeniz var mı? Başarısızlık diye bir şey kabul etmiyorum. İyi olacağından eminim. İyi olmayacak bir şeyi yapmam çünkü. Bir de ben çok sabırlıyımdır, en iyisi için sabrederim. Hiçbir zaman yanlış zamanda, yanlış iş yapmam. "Keşke bunu şimdi yapmasaydın derler" ama sonradan görürler ki tam zamanıymış. Mesela "Kolay Para"yı çekerken bir müzikal yapıyorduk. "Kolay Para" için saçımı sarıya boyatıp küpe taktım, ince bıyıkla gay bir türkücüyü oynadım. Bir anda müzikal iptal oldu. Müzikali yapanlar, "Başının çaresine bak" dedi. "Allah'ım ben ne yaptım?" dedim. Bu bir rol, ben orada katili oynasaydım içeri mi atacaklardı beni? Ama bu olayın arkasından bin tane iş geldi, "Asmalı Konak" da dahil. Bir şey çıt diye kırıldı. Artık insanlar soyunsam da ilgilenmiyor, saçımı boyatsam da. Ben pisti genişlettim. Birçok arkadaşım benim yaptıklarımı yapmak istiyor ama korkuyorlar. Bir daha Doğu'ya gidemem, ben Anadoluluyum diye. Bu ülkede Kemal Sunal'ı Doğulu meşhur etmedi mi, Kemal Sunal kadın kılığına girmedi mi? Şener Şen "Şalvar Davası" filminde şalvar giyip oynamadı mı? Bu ülke Zeki Müren'i sevmedi mi? Bu kadar korkmayın, kendinizi ortaya koyun.
|