|
|
Anneanne dolması nerdeee?
Peynirli, domatesli, ketçaplı, sade... Salataya karıştır ya da mayonezle soğuk ye. Olmadı aç bir kutu ton balığı, salla gitsin. Makarna var mı makarna? Yalnız ve üşengeç kısmının mide zili susturulmuş demektir. Ay valla bayılırım makarnaya. Daa... Artık öğğ geldi. Bir ayda makarna zevkimi tükettim. E şimdi iş dönüşü, yorgunsun. Tut, soğan doğra (gözlerin yansın), fasulyeleri ayıkla (iştahın kapansın). Domatesi rendele, soğanı pembeleştir.... Ohooo ölme eşşeğim ölme. Dayan makarnaya. Aklım sıra çeşitleme yapacağım ya fiyonklusu, buklesi, çubuğu... Şirinlik olsun hadi, renklisi, fırfırlısı... Yine de ı-ıhh. Son günlerde iyice annemin yemeklerini arıyorum. Anam Bodrum'da meşe ağacı rengine kavuşma mücadelesinde. Bir, üç, beş ne gün arasam diyalog şu: "Alo anneee, nasılsın" "Güneşleniyorum yavrum..." "An-nee zaten bronzdun, daha ne mesaisi bu yaa..." "Aşk olsun Ayşe! Daha ayak parmak araları beyaz..." "Olll-du!.." Anası piliç çevirme yaparken, evladının burnunda tüter ev yemekleri. Kafe muhabbetleri pek yavan canım. Mönüler birbirinin kopyası. Ev yemeği yapan birkaç restoransa iyice hasrete düşürüyor insanı. "Anneannemin dolması nerdeee?" Derken geçen cuma yumurtalıklarımda arıza. Dedi doktor altı santim kist. Ha bir de ekledi, "Korkma ilaçla geçmezse, ameliyat ederiz." Sıkıysa sen korkma. Pamuk helva kıvamında yetişmiş pimpiriklinin tekiyim işte. Eve döndüm. Mutfak penceresi önünde bir sepet sallanmakta. "A-aa bu da nesi?" Turuncu sepette, fırından yeni çıkmış üstelik elde açılmış börek dilimleri. Üst kattaki teyze pişirmiş, sarkıtıvermiş aşağıya. Koştum binbir teşekkürle. Tutamadım koyverdim. Hüngürrr de hüngür. Hem ağlarım, hem gömerim şekli. Yeter mi hiç. Yetmeezz. İsterim de isterim. Ev yemeği isterim. Hakan'ım dayanamadı. "Yürü" buyurdu. Maria'nın Bahçesin'e... Etiler'de... Kuytu girişi geçtik, kocaman bahçe. Pek de sessiz. Ağaçlarda kandiller. Yeşil-beyaz kareli, kenarları fırfırlı minderler çok şeker. Sokakta görsem asla almazdım ya. Yağmur yeni dinmiş, toprak kokuyor. Masaya oturanın ilk hareketi saksıdaki fesleğenlere el sürmek. Mönü enine boyuna kocaman. Zaten odaklanma sorunum mevcut. Hayatta seçemem. Maria, Rum şivesiyle dikildi. "Valla anne sizsiniz döşeyin" dedik. Ağaçların arasından gözüme Akmerkez 'in ışıkları takıldı. Amaan be şimdi sırası mı Anlaşıldı sağ tarafa bakılmayacak... Mezeler masada. Şimdi köşeyi 'İstanbul Life' kıvamına çekecek değilim. Gurme hiiç değilim. Ama kabak çiçeği dolması nasıl bir görüntüdür yaa! Garsonun mezeleri servis etmesinden haz etmem. Ne o öyle açık büfeden tabak doldurmuş gibi. Direk kırmızı kart! Karşındaki sana, sen ona servis yapacaksın. Bu da baba yadigarı. Şu Yunan müziği de Özdemir Erdoğan ifadeli. Yani en neşelisi bile ağlamaklı. Sözleri anlamasan da ortaya yanar döner hüzün katıyor. Patlıcan, deniz börülcesi, kıymalı makarna, somon dolma, paskalya çöreği, ağaçlar, hamaklar... Güzeldik yani... Gelin görün ki, nasılsa makarna merkezime döneceğim. Hem de kuzu kuzu. Eeee değişik makarna tarifi olan var mı E-mail yukarda hani.
|