kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Etkinlikler
    Atina 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Havada şarap tadımı farkı
Havada şarap tadımı farkı


İki hafta arayla Barselona'ya iki kez gitmem gerekti. THY ve Swiss arasındaki fark, 'business' sınıfındaki koltuk boyutlarından başlayıp, şarap sunumuna kadar uzanıyor. Yetkililere sormak gerek, aynı parayı verip de daha zayıf bir hizmet almayı kim ister?.

Geçen hafta Ferran Adria'yı yazmıştık ya. İspanyollar'ın medarı iftiharı, dünya ölçeğinde şöhreti. Costa Brava sahilinde Fransa'ya yakın lokantası El Bulli'ye nasıl ulaşılıyor etraflıca anlattı idik, Barselona'dan 2.5 saati aşan yolu. Dönüş de o kadar. Yani İspanyol usulü, yemeğe biraz geç başlarsanız, yola koyulmanız gece yarısı saat 01.00'i rahatlıkla bulabilir. Bu ise yatağa girme saatinizin 04.00 olması demektir. Şimdi bu koşullarda İstanbul'dan Barselona'ya, oradan da El Bulli'ye giderken ve sonra da dönerken sefil olmak istemiyorsanız Barselona'da kalmalısınız. Ve emin olun, şehir o denli ilginç renklere sahip ki ne zaman gitseniz "İyi ki geldim" hissine kapılıyorsunuz. Peki nedir bu kenti böyle ilginç kılan? Anlatalım. Ama baştan. Biz oraya nasıl ulaştık... Oradan başlayarak. Çünkü orada da söylenecek çok söz var. Barselona'ya tesadüfen, iki hafta arayla iki kez gitmek gerekti. Birinde THY, birinde de Swiss ile. Baştan şunu söyleyeyim. Bu kısa uçuşlarda kişisel olarak ekonomi bileti almayı tercih ediyorum. Bildiğiniz gibi arada önemli bir fiyat farkı var. Ekonomi sınıfı koşullarının kısa uçuşlarda kafi gelebileceğini düşünüyorum. Ama şayet kendi tercihinizle ya da zorunlu olarak business uçuyorsanız, işte o zaman hiç kuşkusuz önemli bir fark ödediğiniz bu hizmetin, bütün unsurları ile en üst düzeyde olmasını bekliyorsunuz. Peki ama öyle mi?

KOLTUKLAR AYNI GİBİ
THY Barselona uçağına binince şunu görüyorsunuz: Business sınıfı dediğimiz bölümün koltuk ebadının diğerlerinden bir farkı yok. Öndeki koltuğa olan mesafe de, ölçmedim ama ekonomidekinin aynı gibi. Ki bu, yolcunun ayağını uzatabilmesi keyfiyeti, havayolları arası rekabetin önde gelen kozlarındandır. Her ne ise... Koltuğuma yerleşiyorum. Setur'dan 1565 USD ödeyerek almış olduğum, zorunlu Business seyahatime hazırım. Ne için zorunlu? Çünkü ekonomi bileti yok! Öte yandan cümle alem anlatıp duruyor: THY bir tarz pazarlama olarak "Ekonomi biletleri bitti" deyip, biçare yolculara business'ı dayatıyor. Belirli bir tarihte uçması icap edenler, kerhen de olsa ödeyip yola koyuluyorlarmış. Sonra ekonomi sınıfındaki bazı boşlukları görünce şaşırıp kalıyorlar. Neden? Bilmiyorum. Belki de "bazı yolcular" sırf eğlence olsun diye ekonomi bileti alıp, sonra uçmuyordır... Olabilir mi? Her ne ise, eminim böyle bir fesat "milli havayolumuzda" nadirdir. Koltuğuma yerleşip şık bir yolculuğa hazırlanıyorum. Öyle ya! Business demek şık bir yolculuk olacak demek. Değil mi? O da ne! Önümdeki koltuğun sol bölümünün kenarı plastik bantlarla yapıştırılmış. Kabin personeline gösteriyorum. "Aaa, evet" diyorlar! O kadar! Bu candan cevap karşısında susuyorsunuz.

Servis başlıyor. Ne şarap olduğunu öğrenmek istiyorum. Yanıt: "Kırmızı ve beyaz". Kırmızılar hangileri? "Biri Türk, biri Fransız" diyor. Ketum bir kadın! Yavaş yavaş onun da benim de gerileceğimiz an yaklaşıyor. Aşikar. Her ne ise, Türk olanı öğreniyoruz: "Kavaklıdere Yakut". Ya diğeri? "Fransız işte. Merlot" diyor. "Hanımefendi" diyorum, "O üzümden bahsederken 't' harfi yazılıyor ama söylenmiyor, Merlo." Birden kızıyor. "Bana doğruları öğrettiğiniz için teşekkür ederim!" Bakın, şunu söyleyeyim. THY milli markamızdır. İyi olursa iftihar ederiz, şudur budur. Ama ödediğiniz paranın karşılığını almak sizin en tabii hakkınız değil midir? Şayet THY bütçesine hibede bulunacağım diye bir azminiz yok ise... Nitekim iki hafta sonra aynı yere uçmak üzere bu kez Swiss'i tercih ediyorum. Uçağa alınıyoruz. Swiss'in business koltukları THY'de anlattıklarımın yanında yayla gibi. Önümdeki koltuğa olan mesafe bir metre civarında, belki de üstünde. Her şey, her yer pırıl pırıl. Kuşku ve evhamla bakınıyorum. Bu karşılaştırmayı yapacağımı anladılar. Tam takım hazırlandılar...

Olabilir mi? Hayır. İçerisi o denli farklı ki! Emin olun bir karşılaştırma yapmak mümkün bile değil. Servis başlıyor. Şarap soruyorum. Hostes iki şarabı da anlatıyor. Sanki bir wine degustation-şarap tadımı seansındayız. "Biri Arjantin Malbec, öteki Fransız Bordeaux." Senelerini de söylüyor. "Şişelerin ikisini de görmek ya da her ikisini de tadıp öyle tercih yapmak ister misiniz?" Size şunu sormalıyım. Aynı kulvarda birbirinden çok farklı hizmetlerden zayıf olanını aynı paraya, hatta daha pahalıya almak ister misiniz? Bu konuyu çekiştirmek istemiyorum. THY'nin pür melali herkesçe malum. Son söyleyeceğim şu: Yeni uçaklar alınıyor. Filo yenileniyor. Tamam. Yani "üç zamana kadar" uçaklar değişecek. Ama bu yetmez. Hizmet sektörünün en önemli unsuru insandır. Esas fark orada oluşur, rekabet oradadır. Barselona'ya iniyoruz. İspanyol dostumuz R. Anson, Hotel Majestic'te yer ayırtmış, P. de Gracia'da. Burası şehrin şıklık caddesi. Belki de en civcicli yeri. Neden? Çünkü, Barselona'nın en büyük cazibesi Casa Mila'ya 15-20 metre mesafede. Casa Mila, İspanyollar'ın şöhretli mimarı Gaudi'nin yaptığı bir apartman binası. Unesco'nun insanlığın kültür mirası listesine aldığı sayılı çağdaş binadan belki de en bilineni. Anson'a teşekkür ediyorum. Düşünün bir kere en beğendiğimiz binalardan, Barselona'yı Barselona yapan alamet-i farika elimizin altında. Hotel Majestic'teki odamdan çıkıyorum, Casa Mila karşımda. Gece, gündüz. Her hali ile önümüzde, gün doğarken, gün batarken... Meraklı turistlerle şen şakrak; yapayalnız, vakur...

BARSELONA'NIN EN İYİ LOKANTASI
R. Anson bizi Drolma'ya götürüyor. Hotel Majestic'in altındaki lokantaya. "Burası Barselona'nın en iyi lokantası" diyor. Katalan mutfağından yola çıkarak hazırlanmış avangard bir menü. Ama yanlış anlaşılmasın. Uçuk değil. Espardenyes yiyoruz. Bu "Sea cucumber olabilir mi" diye soruyorum. Ev sahibi gururla "Bunun İngilizcesi yok" diyor. "Bırak İngilizcesini İspanyolcası dahi yok!" Şoven Katalan arkadaşlarımıza "Eh bu bile bir otonomi nedeni" diyorum. Dikkatle not ediyorlar! Çok hafif, gerçekten mahir bir aşçının elinden çıkan yemekten sonra, kendimi La Ramblas'a atıyorum. Bu eski nehir yatağı benim için de çok özel bir yer. Neden? Çünkü burada Avrupa'nın en güzel balık pazarı var; La Boqueria. İçerisi yemek meraklısı herkesi baştan çıkartacak zenginlikte. Envai çeşit, boy boy, renk renk malzeme insanı hemen alışveriş yapıp, kendini en yakın mutfağa atmaya sevk ediyor. Zaten biliyor musunuz, Vedet aşçıları Ferran Adria'nın da burada bir atölyesi var. Bir çeşit deneme laboratuvarı olarak kullandığı. Oradan çıkıp, Barri Gotic'te Picasso Müzesi'ne gidiyoruz. Yürüme mesafesi. Mahallenin beş altı Gotik konağını satın alıp, dışlarını muhafaza etmiş; içten birleştirerek çok şık bir müze yapmışlar. Şu anda Picasso'nun savaş ve barış temalı resimleri sergileniyor. Sergiden sonra tapas'lar için en uygun saat. Mütevazı ve otantik tapas barın gazetelerine göz atıyorum. İstanbul'dan fazla turist çeken Barselona Belediye Başkanı anlatıyor: "Olimpiyatlarda yapamadıklarımız kalmıştı. Şimdi Barselona Forum'dan yararlanıp bu şehri yaşayanlara layık hale sokacağız." Ne dersiniz... Ek söze gerek var mı?
DİĞER GURME HABERLERİ
 Elena'nın pizzası parmak ısırtıyor
 İstanbul'un yanı başında tatil cenneti
 Taze yumurta bir ay saklanabilir
 Kendi küçük mutfaktaki yeri büyük
 Türkbükü'nün yeni incisi
 Palmiyeler altında brunch
 Her güne farklı alternatif
 Ada manzaralı fondue keyfi
 Boğaz'a karşı sushi yenir
 Dünyanın en iyi aşçısı Ferran Adria
 Bu kitaplar ağzınızı sulandıracak
 Höşmerim
 Yemek yarışmasından Kapadokya mutfağına
 Ucuz ve lezzetli yemekler moda
 İsviçre asıllı Türk melez çikolata
 Mikrodalga çıktı sofra düzeni bozuldu
 Moğol ızgarasının farklı lezzeti
 Nişantaşı'nda bir İtalyan
 Salı akşamı partileri
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
    Röportaj
  » Gurme
    İyi Yaşa
Asırlık surlar hayat buluyor
Asırlık surlar hayat buluyor
Hititler'in başkenti Hattuşa'nın M.Ö. 14. yüzyılda yapılan surları o...
Troya artık vakfa emanet
Troya artık vakfa emanet
Prof. Dr. Manfred Korfmann Başkanlığı'nda kurulan Troya Vakfı dünyaya...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.