|
|
Enayi yerine düşmemek için öğrenmek şart
Geçen hafta Otomobil'in Gazetesi'nin manşetinde bir haber vardı. Başlık şöyleydi: "Sahibini görünce kuyruk sallıyor"... Toyota ve Sony 'Pod' adını verdikleri bir 'konsept araç' geliştirmişlerdi. Konsept aracın ne demek olduğunu bilmeyenler için, geleceğe yönelik bir akım anlayışını gösteren, bugün için piyasaya çıkarılması düşünülmeyen ve daha çok o markanın itibarına hizmet etmek üzere iletişim için kullanılan, özel üretilmiş bir araç. 'Pod', trafikte aynı sürücüler gibi sinirleniyor, sahibi geldiğinde seviniyor ve benzini bittiği zaman ağlıyormuş. Bu haberden bir iki gün önce de bu kez bu sayfada Fiat-Microsoft işbirliğinden söz etmiştik. Her iki marka bilgi teknolojilerini otomobillere aktarmak için bir sözleşme imzalamışlardı. Bir keresinde Faruk Eczacıbaşı, bilgisayar programlarına harcanan paranın yüzde 80'inin boşa gittiğini söylemişti: "Daha karmaşıklarını bir kenara bırak; Word, Excel, Powerpoint'un yüzde kaçını kullanıyor insanlar bir düşün. Ama yüzde yüzünün parasını ödüyoruz." Otomotiv sektöründe de işler bu istikamette gelişiyor. Örneğin bizim de yüksek teknolojinin her türlü nimetinin bulunduğu bir aracımız var. Aracı alalı bir yıl oldu. Bizim şoför düne kadar komutların ve bilgisayar sisteminin yüzde 50'sini çözememişti. Ödeme programı ve anlaşma gereği iki yıl sonra aracı yeni modeli ile değiştireceğiz. Eminim o gün dahi çözemediğimiz düğmeler, ayarlar olacak. Biraz alık, biraz da teknoloji özürlü olduğumuzu düşünebilirsiniz, ama gerçek bu. Günümüzde, 'Al arabayı git!' yaklaşımı geçerliliğini yitirmiştir. Bazı markalar, bu işin kursunu vermeye başladılar. Bizim şoförler de aldı. İşe yarıyor. Araçlar arasında temel farklar ortadan kalktıkça rekabet adına araca eklenen yüksek teknoloji ürünlerinin kullanımını sağlamak ve insanların kendisini 'alık' gibi hissetmelerini engellemek için, markaların bu tür eğitimler düzenlemeleri şart.
|