|
 |
 |
 |
 |
|
Napolyon bizim için çalışacak
Karşımdaki adam bir Hollywood yıldızı... Onu kiminiz Napolyon ve Josephine' filminden, kiminiz Striptiz'den, kiminiz de Odise'den tanıyor... O, Armand Assante ve ailesiyle İstanbul'da... Birlikte kahvaltı yapıp, Türkiye'yi, Kapalıçarşı'yı ve elbette ki Türk sinemasını konuştuk. Bu arada müjdeledi: Sinemanızı dünyaya tanıtmak için gönüllü olarak çalışacağım.
Sabahın kör vaktinde telefon çalıyor... Homurdanarak bir 'Alo!' Arayan dostum, "Armand Assante İstanbul'da, Ritz Carlton'a gel." Panik anını atlatıp, saçı başı düzeltiyorum. Hollywood muhabiri kıvamında bir genç kıza göre müthiş bir fırsat. Beyaz perde, Armand'la aramdan çekilebilirsin lütfen. O, Demi Moore'un meşhur 'Striptiz' filminin detektifi 'Al Garcia'. 'Oddysey' filminin (Odise) Odyseus'u (Odiseus). Hani çekimleri Antalya'da yapılan film. Athena'sını Isabelle Rosselini'nin oynadığı... Sonra Jack Nicholson ve Danny De Vito'lu Hoffa'da da o vardı. 10'a on kala lobide arz-ı endam ettim. Aradaki abimiz trafik kurbanı "Armand'ı bul ve kayna" buyurdu. İki soruşturma üstü aktörümüzü kahvaltı salonunda tespit ettim. Heyecanımı mazur görün valla hiç Hollywood simasıyla temas etmişliğim yok. Görevliler işaret etti: "A-ha şuradaki." Acar muhabir atılır. En sevimlisinden "Hello" girişiyle kendimi takdim ediyorum. "Hani sizin arkadaşın yakınıyım" falan. Armand'da tık yok. Kelimeleri geveliyor ağzında. İnek misali geç idrak ediyorum. "Dur kahve alacağım" dedi galiba. Duralım bari. Armand gitti gelmez. Ritz personeli halime acıdı sanırım. Sardılar etrafımı. "Biliyor musunuz o Amerikalı oyuncuymuş..." "Yaa, bilmez miyim..."
FİLMLERDEKİ İHTİŞAM NEREDE?
Aaa şuna bak, tam karşıda bir grupla laflıyor. Tam o sırada aracımız Ünal Özüak teşrif etti. Tuttu kolundan getirdi yanıma. Mor ve beyaz çizgili gömlek, koyu mavi 501 jean ve spor ayakkabılarıyla gayet sıradan (ne bekliyorsam). Tam Amerikalı işte. Gelin görün ki, seyircinin gözü, filmlerdeki ihtişamı arıyor. Elinde sütsüz kahvesi. "Türkiye'de ne çok insan sigara içiyor..." diye başlıyor. Bu lafın üstüne yak yaka bilirsen cıgaranı. E zaten daha kahvaltı edeceğiz... New York'lu kısmı pek rahat, geniş yani. Tedirgin halime kahkahayı patlatıyor Armand. Çok konuşkan. Topu topu yarım saatimiz var, birazdan Bodrum'a gidecek. "Küçük bir köy varmış, adı TürkBükü orada kalacağız" deyince, kıs kıs gülüyorum. Hani TürkBükü kendi halinde bir köydür ya!!! Assante'nin iki tane kızı var. Her sene yaz tatillerinde farklı bir ülkeyi gezerlermiş. Geçen sene İtalya'nın Capri Adası'ndalarmış mesela. Altı gündür İstanbul'dalar. Yorgun gözlerinin sebebi İstanbul gece hayatı mı acaba? Derken, biraz kurcalayınca dökülüyor Odiseus.
AVRUPA FİLMLERİMİZİ BEKLİYOR
"Türkiye'nin kültür birikimi, tabii güzellikleri değerlendirilemiyor. Ülkenizde çok yetenekli oyuncular, senaristler ve yönetmenler var..." Beğendiği Türk filmlerini soruyorum, "Yol ile Umuda Yolculuk" diyor. Aslında çok varmış da isimlerini aklında tutamıyormuş. İrlandalı anne ve İtalyan babanın ürünü olan Arman Assante, küçük bütçeli filmlerde oynamayı severmiş. "Ben Hollywood'da yaşamıyorum" diyor; "İnsanların eğlenceli filmlere de ihtiyacı var ama Hollywood filmleri birbirinin tekrarı." İşte bu noktada şu cümleleri söylüyor: "Türk kültürünün ve İstanbul motifinin işlendiği bir film festivaline Avrupa'nın ihtiyacı var. Ama Film sektörünüzde genç, hırslı, ürünü ortaya koyacak insanlar yok." Kısaca görüntü var, ses yok yani. Devam ediyor: "Ben de sizin sinemanızı dünyaya tanıtmak için gönüllüyüm."
KAPALIÇARŞI'DAN JEAN ALMIŞ
Türk filmlerinin uluslararası marketi hak ettiğini söyleyen ve ciğerimi yiyen Assante, "İstanbul Film Festivali'nin entelektüel ortamdan çıkması gerek" sözüyle bu konuyu noktalıyor... Kahvesinin son yudumunu hüpletiyor... Aklı Kapalıçarşı'da kalmış... "Çok duymuştum. Dün kızlarımla gittik, müthiş egzotik bir yer..." Bir kilim, dört çeşit baharat, iki fes cevabını bekleyerek, "Neler aldınız?" diye soruyorum. "Jean pantolon ve tişört." Şaşkın şaşkın bakıyorum tabii. Az sonra dönüp yandaki antika vazoya takılıyor ve iç çekerek soruyor: "Nereden almışlar acaba?" "E Kapalı Çarşııı." "Aaa..." "Yaa..." Ünlü Hollywood aktörü kahve muhabbetine son veriyor; Bodrum'a uçacak ya. Ama gitmeden puro alacakmış. Takılıyorum peşine. Levent Çarşı'dan ısmarladığı Brezilya purolarını alıyor. Küçük kendi halinde(!) Türkbükü'ne doğru yola çıkıyor...
Ayşe ÖZYILMAZEL
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
