|
 |
 |
 |
|
|
Şans, kader, kısmet
Dış ticaret açığının kaygı verici oranlara yükselmesi ile gerilenlerin yeni bunalım beklentisi piyasaların altını oyabilecek bir canavara dönüşebilir mi? Şartların canavar üretecek kadar bozulup bozulmadığı, piyasa depremi yaşamaya müstahak hale gelip gelmediğimiz önemli değil. Önemli olan, bizi ne yöne sürükleyeceğini asla kestiremeyeceğimiz 'görünmez' etkenin dileği. Hayat bu.. Bazen hiç gerekmez iken piyasalar allak bullak olur.. Bazen de kaçınılmaz olduğu halde bir şeyler imdada yetişir.. Kimileri buna kısmet, kimileri gavurcası ile şans, kimileri de keramet veya ilahi yardım diyebilir.
*** Napolyon'a atfedilen bir söylence hemen her iş ve oluşa katılan 'görünmez' etkenle ilgili bir darb-ı mesel sayılır: İmparatora genç bir teğmeni överler: - Efendim bu topçu teğmen müthiş yetenekli bir asker.. Şöyle iyi, böyle mükemmel, (Napolyon'un gençliğindeki gibi) hasılı dört dörtlük bir subay.. İmparator'un cevabı, aslında büyük zaferler ve büyük yenilgilerle feleğin bin bir çemberinden geçmiş 'büyük adam'ın bilge yanını özetler: - Boş verin yeteneklerini, şanslı biri mi, onu söyleyin.. Bir kavram olarak 'şans'a yüklenen bu anlam onu 'Tanrı' yapmakla eş.. İsteyen 'şans, kader, kısmet' desin, isteyen 'Tanrı'nın elidir' desin, özde vurgulanan aynı 'görünmez' etkendir.. O görünmez etken Taffarel'e göre UEFA finalinde Henri'nin iki metreden kafa vuruşuna yaylanan 'Tanrı'nın eli'dir.. Yalnız; böyle bakmak dinle değil, kişinin ruh hali ile ilgili.. Nitekim Hıristiyan Taffarel böyle söylerken o zamanlar cuma namazı kaçırmayan bizim İmparator Fatih Terim ise Napolyon'dan büyük konuşmuş, 'futbolda şans yoktur, onu siz yaratırsınız' şeklindeki ifadesi ile bir bakıma 'Tanrı'yı insan yaratır' demişti. (Sonra da ikinci Galatasaray macerasında 'kötü şans' onu tüketmişti..) Esasen bu muamma hayatın ta kendisi.. İnsanoğlu dünyaya geleli beri çözülmedi, bundan sonra da çözülmeyecek; iman ve inkar hep var olacak.. 'Görünmez' etken böyle dilemiş.. Ekonominin gidişi ile ilgili şüphesi olanlar da, olmayanlar da aslında içten içe hissediyorlar ki asıl belirleyen güç 'görünmez' etkendir.. Bu böyle olduğu için ekonomik bunalımları komplo teorileriyle açıklamak da makul görünebiliyor, kısmetsizliğe yormak da.. En Ortodoks piyasa mümini bile ekonomide her şeye bilimsel açıklama getiremiyor.. Onun için şu an makro ekonomik verilerin olumlu görünüşüne karşılık piyasalarda sağlıklı bir canlanma hissedilmemesi esrarını (?!) koruyor.. Dış ticaret açığı bu oranlara yükseldiğinde hep devalüasyon yaşamış bir ülke şimdi neden aynı uygulamaya gitmiyor? Sadece sahillerimizi dolduran gezginci sayısındaki patlama mı bütün yaraları kapatacak? Bir gerçek var ki, Erdoğan'dan devrim bekleyen sevenleri artık eskisi kadar iyimser değiller ama umutsuzluk da yaşamıyorlar. İnatçı bir güvenle işlerin kötüye gitmeyeceğine inanıyorlar. Hem de Erdoğan'ın önceki iktidarlara çok ters bir ekonomik çizgi izleyemeyeceğini artık anladıkları halde.. Hasılı Erdoğan-severler düne kadarki iktidarlara 'Türkiye'yi IMF'ye sattılar' diye küfrederken şimdi aynı sarmala girenleri kınamıyorlar bile! Neden? Sadece Erdoğan'ın kısmetine mi güveniyorlar? Elbette hayır! 'Ötekilerden ne gördük, batacaksak varsın Erdoğan'la batalım' diyorlar ki, işin püf noktası da burada. Ötekilerden çok farklı olmadığı halde niçin Adalet ve Kalkınma Partisi'nin oy oranına yaklaşabilen bir siyasi oluşum yok? İşin sırrı, 'halka yakın duruş' bakımından Erdoğan'ın hala rakipsiz görünmesidir. Bu öyle bir sır ki, kaçınılmaz bir ekonomik bunalımı bile durdurabilir..
*** Merhum Necip Fazıl'ın hikmetine çarpıldığı eski bir söylenti var: Osmanlı'nın son demleri.. Büyük zaferle sonuçlanan bir savaş aslında bozgunla başlamış.. Birlikler müthiş telaş içinde geri çekiliyor.. Derken bir çalılığın arkasında doğal 'büyük hacet'i ile meşgul olan subay, kaçan askerlerin kendisini görmemesi için 'ileri' diye birkaç kez bağırıyor.. Dönüş o dönüş! Askerler taktik icabı geri çekildiklerini, hücum zamanının geldiğini düşünerek tekrar düşmana yöneliyorlar.. Böyle bir hamle ile kocaman zafer gerçekleşiyor.. Olayların içindeki 'görünmeyen' etken dilerse basit bir 'hacet'ten büyük bir zafer bile doğabilir..
|
|
 |
|
|
|
|
|
 |
|