|
|
Osman Ağa'nın ruhu...
Nerden nereye geldim, aslında ben size Giresun'da Topal Hüseyin'in heykeli ve mezarıyla ilgili duyduklarımı gördüklerimi anlatamak için bunca laf ettim! Savaş, dün, az biraz girizgah yaptı; Bizim sevgili dost Mehmet Güler ve Enver Yücel'in daveti üzerine geldiğimiz Giresun'daki, "Topal Hüseyin, nam-ı diğer Osman Ağa" heykeline dair bi tanıklığımız oldu ki doğrusu ben pek etkilendim. (Savaş, bence Karadeniz'in en güzel bölgesi olan ve rüzgar gibi gezip durduğumuz Giresun ve köyleriyle ilgili -Bülbüllü başta!- ortak duygularımızı nasılsa yazdı, Osman Ağa heykelini de ben anlatayım!.) Bilenler bilir, Topal Osman, Kurtuluş Savaşı ve hemen sonrasının çok önemli, ilginç, sıradışı ve çok tartışılan kimliklerinden biri. Günümüzde de örnekleri olduğu gibi(!) "derin" eylemlerde kullanıldığını iddia edenler de, gaddar, acımasız, iflah olmaz bir katil, hatta ırkçı olduğunu ileri sürenler de.. Gözüpek bir yurtsever, ulusal kurtuluşun temel taşlarından ve sonrasında Mustafa Kemal'in gözbebeği, devamındaysa Gazi'ye olan bağlılığından dolayı, Mustafa Kemal'e muhalefet edenlere gözünü sakınmadan silahını kullanan bir tetikçi diye kayıtlara alanlar da var Topal Osman'ı. Ama şu bir gerçek ki.. Hani derler ya "Giresun'un bağrından kopup gelen yiğit" misali, Osman Ağa, Giresunlu'ların gözbebeği, medarı iftiharı, hemşerileridir. Evet evet, hemşerileri olmak yetiyor zaten, o yüzden ki resmen iade-i itibar" görmese de "Topal Osman'ın heykeli de var Giresun meydanında, anıt mezarı da var Giresun Kalesi'nde.. Hem de öyle bir heykel ki her görenin selam verdiği..Öyle bir mezar ki genç yaşlı her Giresunlu'nun el açıp dua ettiği.. Gözlerimizle gördük, genç kızlar, öğrenciler, analar babalar geliyorlar mezar başına "kimmiş, neymiş, gaddarmış, zalimmiş, derinmiş, Atatürk başını kesmişmiş, şu bu" hiçbir şeye aldırmadan ruhuna bi fatiha okuyorlar, bir dilek taşı gibi, bir dervişe sığınır gibi, ibadet eder gibi... Demem o ki, "Topal Osman'a laf edeni, kem söz kullananı hiç de sevmez Giresunlu. Ve aslında söyleyeceğim şu ki bizim memlekette "hemşericilik" dibine kadar yaşanır, yeryüzünün hiçbir noktasında olmayacak kadar! Denizden babam çıksa yerim misali; "yurdum insanı" doğduğu şehirden kimi görse, kimi tanısa bağrına basar, kucaklar, gerisi laf-ı güzaftır! Son söz ki; ey yurdumun siyasetçisi, yazarı, sanatçısı, sinemacısı! bazen "bir heykel"e bakarak kocaman dünyalar bulur yakalarsanız, bilesiniz!
|