|
|
Heykellerin dili
Heykeller, bir kentin ya da bir ülkenin aynasıdır derler. Açıkçası nerede, uzak mekan ya da yakın toprakta ilginç bi heykel görsem "yaramaz bir çocuk" gibi ayrıntılarına dalar, kenarına köşesine iliştirilmiş üç beş kelimeyi sökmeye uğraşır, neden ve nasıl dikildiğini, hangi zaman ve mekana göre yapıldığını anlamaya çalışırım! Sıradan, öylesine dikilmiş gibi görünen bir heykelin ardından bazen müthiş öykü çıkıverir! Bizde matrak hikayeler içeren heykeller çoktur! İşte, milyonlarca İstanbullu'nun, her gün her saat yanıbaşından geçtiği Taksim Anıtı mesela; O anıt-heykelde, Mustafa Kemal'e "ulusal kurtuluş" zamanlarında dostluklarda bulunmuş iki Rus generalinin de suretlerinin olduğunu pek az kişi bilir sanırım!! Mesela, geçen yıl dikilen Tunceli'deki Pir Sultan heykelinin ardı, geçmişi, "varolmanın yaman çelişkisi" cinsindendir. Baskı ve yasaklar sonucu bin yıldır(!) engellenmiş bir heykeldir o..(Düşünün ki, Tunceli halkından her faninin muhakkak ki bir Pir Sultan deyişiyle büyüdüğünü, varolduğunu varsayarsak, geç de olsa bu heykelin varlığının yöre halkına ne denli mutluluk verdiğini bilmem söylemeye gerek var mı?) Yine Tunceli'de, şehrin ana meydanlarından birinde "Seyit Hüseyin" diyedir bir "eski zaman Tuncelili'sinin heykeli vardır ki, hikayesini dinleyince şaşar kalır, ağlarsınız; gülümsersiniz de! Seyit Hüseyin, sokaklarda yatıp kalkan bölgenin en ünlü delisiymiş ama halk tarafından çok sevilirmiş; öldürüldükten (!) sonra heykelini dikmişler! Anlatılanlar o ki sokağa çıkma yasağı ilan edildiği bir gün, caddelerde kimsecikleri görmeyince 'Nerdesiniz ulaa, öldürdüler mi sizi' diye bağırmaya başlayan, sözünü sakınmayan bazen dervişçe laflar eden akıllı delilerdenmiş Seyit Hüseyin.. Bir gün, karları kendisine yorgan ettiği bir sırada uyurken, bir başka deli yanaşmış yanına ve et keseriyle vurarak öldürmüş onu. Muazzam bir cenaze töreniyle gömüp birkaç ay sonra da heykelini dikmişler Seyit Hüseyin Tatar'ın.. Şimdi, heykel de olsa, "cansız" da olsa, her daim, muzip muzip bakmaktadır çevresine Seyit Hüseyin, biraz da yan gözle!..
|