| |
Türkler Fransız gazetesi mi okusun?
Geçen Pazartesi "Gerçekten Şaşıyorum" başlıklı yazıda, Dünya Ticaret Örgütü'nün özellikle tarımla ilgili aldığı ve Türkiye için hayati önemi olan kararlarına gösterilen ilgisizlikten yakınıyordum:... Yazının sonuna doğru da şöyle bir soru soruyordum: "Bakalım bugünkü gazeteler bu haberi nasıl verecek? Aslında, tüm toplumun yakın geleceğini etkileyecek çok önemli kararları izleme konusunda şaşırtıcı bir ölçüde duyarsızız."
*** Ertesi gün, neredeyse tüm gazeteleri yeniden taradım. En büyük gazetelerde bile konu ile ilgili doyurucu, olayın önemini vurgulayıcı bir anlatım yoktu. Halbuki, Dünya Ticaret Örgütü, dış ticaretin önündeki engellerin kaldırılması ve tarımda desteğin sona erdirilmesi konusunda zorlukları aşmış, "tarihi" diye nitelenen bir çerçeve anlaşmada üyelerin mutabakatını sağlamıştı.
*** Dünya Ticaret Örgütü'nün Türkiye'nin yarınını etkileyecek kararları ve bunun olası etkileri en büyük gazetelerde yer bulamadı ama Perşembe günü Ertuğrul Özkök, daha önce de basına yansıyan bir rapora değinerek Türk halkının düşünülenin aksine gazete okuduğunu yazdı. Rakamları da yeniden verdi... Türkiye'de hafta içi dört milyon, pazar günleri ise dört buçuk milyon gazete satılıyordu... 70 milyonluk Türkiye gazete tirajı konusunda, kendi nüfusu ile kıyaslanmayacak Yunanistan'ı, Portekiz'i aşıyordu ama 61 milyonluk Fransa ile 57 milyonluk İtalya'nın epey ardından geliyordu. Fransa'da toplam günlük tiraj 8.5 milyondu, İtalya'da ise 6.3 milyon... 40 milyonluk İspanya'da da günlük tiraj 4.3 milyona varmıştı...
*** Ben, Dünya Ticaret Örgütü'nün pazar günü aldığı kararların izini sürmeye devam ettim... Dünya basınını da merak ettim... Özellikle, bizden daha az nüfuslu olmasına rağmen bize gazete tirajı konusunda fark atan Fransız basınını... Bir akşam gazetesi olan ve ciddiyetiyle ünlü Le Monde'un üç Ağustos tarihli nüshasında konu birinci sayfanın göbeğindeydi. İçerde bir buçuk sayfa ne olup bittiğine ayrılmış, baş yazı da bu konu üzerine kaleme alınmıştı.
*** Dünya Ticaret Örgütü anlaşması, özellikle Avrupa Birliği'nin tarımdaki ihracata verdiği desteğin belirli bir sürede kaldırılması gereğini kabul ediyordu. Avrupa Birliği de ABD'de ihraç mallarına verilen kredilerin azaltılmasını talep etmekteydi... Amerika'nın ihracatçıya verdiği kredinin altı ayda geri dönmesi sağlanacaktı. Ayrıca Kanada ve Avustralya'nın kendi buğdayına verdiği devlet desteğinin elimine edilmesi de öngörülüyordu. Anlaşmanın önemli olarak kabul ettiği yenilikler arasında gümrük vergileri vardı. En yüksek koruma oranları için en büyük indirimler yapılmıştı... Ancak, gelişmiş ülkeler bu konuları kendileri için hassas saydıklarından bazı ayrıcalıklar edindiler. Pirinç Japonya için, süt şeker, sığır eti Avrupa için ayrıcalıklıydı. Ama bu ülkelerde gümrüklerini indirerek ya da kota ayırarak pazarlarını diğer ülke ürünlerine açacaktı. Üye ülkeler kendileri için hassas ürünleri belirleyebileceklerdi ama bunların sayısı tartışmaya açılacaktı. Anlaşma, ülke içi desteklere de kısıtlamalar getirmekteydi. Ülkenin tarıma verdiği destek, toplam tarım üretiminin değerinin yüzde 5'ini aşamayacaktı. Pamuk konusunda da, ABD ile Afrikalı üretici ülkelerin çıkarlarını dengelemek için özel bir komite kurulması kararlaştırılmıştı. Tabii anlaşma tarımdan ibaret değildi. Tarımsal olmayan ürünler, hizmetler, yatırım ve rekabet konularında da yenilikler getirmekteydi.
*** Le Monde ise başyazısında, imzalanan anlaşmanın boşluklarından ve uygulamadaki zorluklardan söz etmekteydi. Kısacası, biz tirajlarımızla övünürken tarım ülkesi Türkiye'yi en fazla ilgilendiren konuyu, en geniş biçimde bir Fransız gazetesinde bulduk... Türk köylüsü geleceğini çok yakından ilgilendiren gelişmeleri görmek ve önlem almak için ne yapsın şimdi? Fransız gazetesi mi okusun?
|