| |
Yargıtay ile MİT ne görüşür ki?
Sonunda MİT Başkanı ile Yargıtay Başkanı'nın birbirlerini "yalancılıkla" suçladıkları bir noktaya geldik... Bu gelişmeler gerçek bir Türk'ü asla şaşırtmaz... Hele beni 2003 başından bu yana yargıyla ilgili hiçbir olay ya da iddia şaşırtmıyor. O tarihte, İstanbul 5. Asliye Hukuk Hakimi Nesrin Merih Güner, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi üyeleri Ülkü Aydın, Şerife Öztürk ve Mehmet Uyumaz, Türk hukuk sistemine "vatan haini nitelemesi hakaret değildir" yargısını armağan ettiler... Kararı İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi verdi, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de onayladı. Üstelik tashih-i karar istemini de gene Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanı Bilal Kartal'ın ve üye Salim Öztuna'nın ısrarlı muhalefetine rağmen reddetti. Eğer herhangi birisi cumhurbaşkanına, başbakana, genelkurmay başkanına "vatan haini" dese, aynı insanlar aynı kararı verir miydi? Konuştuğumuz böyle bir yargı sistemi...
*** Yazara, çizere, bilim adamına sövülürse normaldir, ama hazineden geçinenlere sövülürse "suçtur" mantığıyla işleyen bir hukuk sisteminin nasıl lime lime olduğunu da, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye mahkum oldukça görüyoruz... Hiç unutmam, yıllar önce bir Yargıtay üyesi, dışkı yediren bir güvenlik görevlisinin bu konudan dolayı yargılanmayıp, başka bir konuda yargılandığını ve yargılandığı suçtan da "şimdi güvenlik güçlerimizi yıpratmayalım" denilerek kurtarıldığını anlatmıştı...Halbuki, Türk Ceza Kanunu'nda "şimdi güvenlik güçlerimizi yıpratmayalım" diye bir madde yok...
*** Öyle bir madde yok ama MİT'in Yargıtay ile görüşmesi gibi bir madde de yok... Yargı güya bağımsız. MİT Başkanı ne diyor? "Yargıtay ile belki elli kere görüştük" diyor... Ne görüşüyorlar acaba? Türkiye, devlet içinde bir kadro kavgası yapmıyor da bir aklanma süreci yaşıyorsa, bu elli görüşmenin sebepleri ve tabii ki sonuçları açıklanmalı...Yargı bağımsızlığının durumunu en veciz şekilde gösteren bir ikinci cümleyi de Yargıtay Başkanı söylüyor: "MİT'çi diye ses çıkarmadım." Ses çıkarılanlar ve sesi çıkarılmayanlar. "Vatan haini" olarak suçlanınca "hakarete uğramış" kabul edileceklerle edilmeyecekler...
*** Türkiye Cumhuriyeti'nin iki büyük tabusu askeriye ve yargı idi. Hayat, bu iki tabuyu da sarsalıyor. AB'ye uyum sürecinde askeriye ve yargı ile ilgili çıkan haberleri, yorumları, ortaya çıkan gerçekleri topluca değerlendirince, nasıl bir devlet etme zihniyetinden geldiğimiz ortaya çıkıyor Burada hukuk, "yönetilenleri" gerekince perişan etmek için vardır. Yönetenler için yoktur... "Yönetenler" anayasal suç da işlese hiçbir savcı dava açmaz, açsa da takipsizlikle sonuçlanır. Locheed Askeri Uçak alımındaki rüşvet olayından Batman'daki silah skandalına, Susurluk Çetesi'ne kadar çok örnek var...
*** "Yargıtay ile belki elli kere görüştük." "MİT'çi diye ses çıkarmadım." Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Türk yargısını sürekli neden mahkum ettiği, "vatan haini" suçlamasını hakaret saymayan bir zihniyetin o sistemin içinde nasıl barındığı çok açık...Sevinilecek tek şey var; hangi nedenle olursa olsun arınıyoruz...Ortaya çıkan çürüme umarız sağlıklı filizlerin tohumunun ekileceği bereketli bir toprağın gübresi olur.
|