| |
|
|
Bakan Yıldırım: "İnsan ruh hastası olur valla!.."
Herkesin istifasını konuştuğu Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın yerinde kalması, asla istifa etmemesi görüşündeyim. Çünkü en acı dersleri aldı, sistemde devrim yapmazsa başına daha neler geleceğini çok iyi anladı. Gayet kısa birşey anlatayım. Randevulaşmıştık. Buluşup konuşup, dertleşecektik önce. Sonra görüp gözlediklerimi sizlere sunacaktım. Ama buluşma gerçekleşemeden kaza oldu Tavşancıl'da. Olay yerine geldiğinde de gördüm ama çevresi kalabalıktı, yanaşmadım. O geceyi İstanbul'da geçirdi ve dün sabah Ankara'ya döndü. Eve bile uğramadan bakanlığa gitti ve çalışmaları sürdürdü. Akşam saatlerine doğru da uzun, detaylı bir konuşma yapabildik sonunda.
Olimpiyata gitmedim İşte son dönemlerin en çok konuşmak, konuşturulmak istenen bakanı Binali Yıldırım, işte söyleşimiz: Göreme'de Peri Bacaları'nı mı görmeye mi gittiniz sayın bakan? Ardından da Yunanistan'a olimpiyatlara gitme lüksü olabilir mi şu sıralarda? Herkesin dilinde bu şikâyet var. - Bilip bilmeden konuşmak budur işte. Görmeye gittim. Çünkü bir süredir duran uçuşlar yeniden hayata geçti. Yunanistan'a gidişim ise tamamen jest gereği. Biz tünel açarken Yunan Ulaştırma Bakanı törene katılmıştı. Beni de ısrarla kendi köprü ve yol açılışına çağırdı. Gidip, devrisi gün dönecektim. Yok öyle olimpiyatlar filan. Zaten iptal ettim gitmedim.
Medya bizden hızlı Ölü sayısının düşük verilmesinin amacı Avrupa kaza, ölüm oranlarını tutturabilme kaygısı mı? - Böyle bir aptallığı kim yapabilir? Dağ köyünde bir ihtiyarın vadesi dolup ölse bile izin almadan gömemiyorsun onu. Biz ölüleri hokus pokusla ortadan mı kaldırıyoruz? Hindistan'daki gibi yakıyor muyuz yani? Medya bizden hızlı hareket ediyor, bazı bilgiler onlara daha erken intikal ediyor, olay bu. Medyaya sitemli misiniz? - Ben medyaya karışamam ama ne olur ihtimamlı olsunlar. Onlar işini iyi biliyor ama biz de iyi biliyoruz. İyi biliniyorsa bunca kaza, olay neden? - Çünkü 50 yıllık bir atalet var. Hükümetler gelmiş geçmiş, en ufak bir ilerleme olmamış. Geldim ki Hızlı Tren Projesi yıllardır bekliyor. Onayı verilmiş halde hem de. Oradan başlattım işi. Şimdi ATS niye yok diyorlar. Bazı hatlarda var, bazılarında yok. Çünkü bir standardizasyon yok. Bunlar sadece paraya endeksli değil, zaman istiyor. Mesela bu yıl sona ermeden İstanbul-Ankara hattı donatılacak. Ama öyle bir hava yaratılıyor ki yarın iş yaptıracak tek demiryolcu kalmayabilir. İşte soğudu herkes. Geldim geleli 45 bin kişilik bir teşkilatta 2 tayin yaptım, ama tanıdık eş dost getiriyor diye çığlık atıyorlar. Bugüne kadar teknik elemanlıktan gelen ilk genel müdürü ben getirdim. Bakın bundan öncekilere, işi bilmeyen, odasından çıkmayan adamlar görürsünüz. Sokaktan geçen adamı çıkarıp televizyonda kaza yorumu yaptırıyorlar. Bosna Hersek'ten gelen trenler o zamanlar bir jest olsun diye alınmış. Kaldıralım ama yerine koyacak şey yapılmamış ki.
İnsan kafayı yer!.. Psikolojiniz bozulmuştur değil mi? - Kardeşim hareket eden her şey bana bağlı. Uçan, yüzen, yolda ya da rayda giden her şey. Burada ille de bir şey oluyor. Her defasında ölüm kalım haline getirirsek insan kafayı yer yahu. Ruh hastası olur. Bak sen Tercan'daki otobüs kazasına da gittin, gözünle gördün. 26 kişi hayatını kaybetti orada da. Ama kimse çıkıp da bir şey demedi. Karayollarında 5 bin kişi ölüyor senede. Oralar da size bağlı değil mi bir bakıma. - Bir bakıma bağlı ama, bayındırlık, içişleri de müdahale ediyor. Sırf bize bırakmıyorlar ki. Gece rüyalarınıza giriyordur belki de değil mi? - Uyuyamıyorum ki günlerdir. Gece yatıyorum uyuyamıyorum. Azıcık uyusam, gerçekten de rüyalarıma giriyor bu olaylar. Kaza yerleri, kazanın kurbanları giriyor. Eşiniz hanımefendi de üzgündür herhalde. Ne diyor kendisi? - Az önce hanımla ancak telefonla görüşebildim. O da inanılmaz üzgün. Elinden bir şey gelmiyor ki ne yapsın? Dualar, hayır temennileriyle moral vermeye çalışıyor bana. Önümüzdeki günlerde gidip o şehit demiryolcuların aileleriyle görüşeceğiz birlikte. Bak Savaş kardeşim ben halkın içinden geldim. Kasımpaşa çocuğuyum. Tavrım tarzım Dolapdere'de, Kasımpaşa'da, Tonoz'daki günlerimle aynı. Kimseden kaçmıyorum ki. Sorsunlar anlatayım, her zaman açığım. Ama tutturmuşlar bakanın başını isteriz diye. Bu politik bir hücumdan başka nedir ki?
|